Böyle bir duyguyu içimde saklı tuttuğumu söylemekten çekinmeyeceğim. Ama söylemek neye yarar? Kimi zaman elimizde olmayan şeyler vardır... belki de çokça vardır. Kim bilir?
"... birbirinden çok farklı görünen hayatlar bile aslında bir yerde hep aynıdır. Başkalarınca tutulmuş günlükler, yazılmış mektuplar, okuyana hep bu hakikati anlatır; önündeki karanlığa cılız da olsa tanıdık bir ışık huzmesi bırakır."
Bak bence tutkular gemimizin yelkenleridir.
20 yaşında olan biri duygusuna büsbütün kaptırır kendini, yelkenlerini fazla şişirir, gemisi su alır ve batar ya da çıkar.
Oysa direğine ihtiras yelkenini serip de hayat denizinde kazasız belasız, batıp çıkmadan ilerleyen adam gider gider de bakar ki sonunda olmayacak durumla karşılaşır, o zaman da yelkenim bana yetmedi demek zorunda kalır, daha bir metre kare yelken edinmek için varımı yoğumu verirdim, der. Ama bulamaz aradığını ve umutsuzluk içindedir.
İşte o zaman başka bir güçten de faydalanabileceği aklına gelir; o güne dek hor gördüğü, sintinede saklı kalan başka bir yelkeni kullanmak aklına gelir. O yelken kurtarır onu. "Aşk" yelkeni onu kurtaracaktır ama onu açmazsa, varamayacaktır ereğe.
Bugünkü mektubun çok üzüntülü ve her şeyden önemlisi, acısı öylesine içinde saklı ki, kendimi tamamen dışlanmış hissediyorum. Odamdan çıkmam gerektiğinde merdiveni iniyor, sonra gerisingeri yukarı çıkıyorum; sırf tekrar orada olmak ve masamın üzerinde o telgrafı bulmak için: "Ben de cumartesi günü Gmünd'de olacağım."