Son gördüğüm halüsinasyon da, kantinden aldığım ve epeydir açık zeytinleri yedikten sonra olmuştu. Deneme yapmaya karar verdim ve buzdolabını açıp, plastik ambalajı içindeki zeytinlere uzanıyordum ki, açık kısmının bir bölümünde matlaşmış olmalarına mukabil, diğer kısımda zeytinlerin yağ dökülmüş gibi ve pırıl pırıl olduklarını gördüm. Evet; yine ben yokken koğuşa girmişlerdi. Bir parça ekmekle 5-6 zeytin tanesini ağzıma attım; ve yutmamdan, 5-6 metre ötedeki bahçe kapısına gidene kadar, tesiri hissettim. Bahçeye çıkmaksızın bir sigara yaktım ve o ânda karşı duvarda, açık arabalara binmiş geçen silâhlı askerleri silüet hâlinde gördüm. Sonra, deforme insan suratları falan filân. Duvarda, başkasının alelâde olarak göreceği tabiî veya kasden atılmış çizgilere, hayâlim kolayından suret giydiriyordu; ama benim irade ve isteğimle değil. Şuurlu bir şekilde, etkilenmeden öyle seyrettim. Birkaç dakika sürdü.
Bahçeye adım atmıştım ki, şöyle bir durum: Yarı belinize kadar denize girdiğinizi düşünün. Dalganın gelişi ve çekilişi boyunca, siz de ritmik bir şekilde öne arkaya salıncaklanıyorsunuz. Gözünüzü yumun. Gözünüz yumulu da olsa, denizde olduğunuzu yaşıyorsunuz ve tahayyülden fazla, denizi görüyorsunuz. Şu ânda oturduğunuz yerde gözünüzü yumun; çevreden sizde ne var? İşte öyle. Fakat benim anlatmak istediğim, bu hâlden fazla ve şuur kaybı olmadığı için gerçekten eksik bir görüş. Evet; bahçeye adımımı atar atmaz, dalgalı bir suya girdim. Suyun geliş gidiş ritmi içinde, bir-iki adım öne, bir-iki adım geriye, salınıyorum. Burası, bahçe olduğunu bildiğim için havuz diyorum, ama yaşadığım, deniz…
Sevgili Dostum!..
Artık binbir yol ağzında ne yapacağını kestiremeyen KİM değil, kararlı ve yürüyeceği yolu belirlemiş bir KİM var. Ötesi nasip…
‘Kendini bil!..’
‘Ben’, mesafesizlik içinde uzaklığım.
Zamanın temposu içinde bu uzaklığı yakınlaştırmaya çalışacağım; bunun için yaşıyoruz.
Ve şuurumla, uykusunun mahmurluğunu atmaya çalışacağım şuurumun.
Her yokuşta, bir sonraki davetin kabulcüsü olacağım.
Ve yürüyeceğim gücüm yettiğince yolumda.
Unutmayacağım, pijamalık kumaştan ‘smokin’ yapılmayacağını.
Ve biliyorum, ancak ayakta durabilenler ayakta tutabilir.
Biliyorum artık, sonuca ulaşacak şekilde başlamanın, bitirmek kadar zor olduğunu.
Ve biliyorum, yola pazarlıksız atılmak gerek.
Ve dua; vesile için…
Bir aksiyon, bir aksiyonla köreltilir, fakat aksiyon köreltilemez. Kötü aksiyondan nefretimiz, aksiyondan nefretimizi değil, aksiyona hürmetimizi gerektirir.
Esrarlı bir buhurdandan tüten belirsizlik, nisbetsizlik, dengesizlik, şekilsizlik dumanları içindeyiz... Hatta bütün dünya ve insanlık da böyle; tezadlar, muhaller ve acayiplikler dünyası.
Şeriat ölçülerini bilmek nasıl itikadın aynı değil ise, bu ümit de yalnız imanın aksiyon manasını taşıyan peşin kazançlılara aittir; nemelazımcılar hissizler ve alakasızların bu bahiste yeri yok.
"Hislerimi anlatmakta ne kadar zorluk çekiyorum, kelimeler ne kadar yetersiz ve aynı kelimelerle aynı dilden konuşamamak ne kadar ıstırap verici, bir bilsen!.."