Neticeye göre yaşamak... Neticeye göre varolmak... Buldukça aramak... Aradıkça bulmak... Bulamamacasına aramak... Kaybetmemecesine bulmak...
Mutlak meçhûlün Mutlak rejimine kul olmaktan başka mühimsenecek ne var?
Ölümden başka düşünecek mühim olan ne varki!.. Ölüm düşüncesi...
Kiri yakan ateş... Bir pişiren pota... Yanarken yeşermek... Tükendikçe fışkırmak...
Nefsi ağlatırken, ruhu güldürmek...
Ruhun ruhîlikle; mânânın mânevîlikle anlaşılması...
"Ben"in kendinde seyri hâlinde bedahetlerle açılması... Şuur ve şuuraltının, evin birinci katı, ikinci katı gibi anlaşılmaması gereği; şuurun sonsuz bütünlüğü...
- "Ben saf fikir bünyesiyle yaklaştığım için, alâkalı olduğum mevzuda, eser ve emek ne olursa olsun, eser veya faili hemen didikleyip üstüne hükümle konmak, benim yapım..."
- "(...) Ölüm, heyecanlarımızın bittiği yerde başlar!..
Bu yüzdendir ki, sırf hazza yönelik hayat tarzı, kişilerde ve toplumda ihtiyarlık alâmetidir... Heyecan, ama nasıl heyecan?
Bâtıl olanı güzelleştirmeyi bilen Batı’ya karşılık, Hakkı çirkinleştirmeyi beceren kaba softa ve ham yobaz tipini, kökünden kazıyıcı idrake ulaşmış olarak...
... solun fikirde çökmesi bir yana, en büyük zaafı, yazar-çizer takımıyla, savaşan adamları arasındaki kopukluk olmuştur... Mahir Çayan'ın, böyle tatlı su solcuları için çok güzel bir sözü var:
"Siz, marksolog olabilirsiniz ama, marksist olamazsınız!"
Nitekim, marksolog da olmayan böyle bir grup var ki, solculuk adına tek hüneri "fahişelik de bir meslektir!" diye gösteri yapmaktan ve bulduğu bir manyağı gûya din bilgisi içinde dine saldırtmaktan ibaret kaldı... İsterseniz bu manyaktan birkaç misal vereyim:
"Kur'ân'da hiç, ALLAH AKILLI, diye geçmez; demek İslâm'ın tanrısı akılsızdır, bu yüzden de imândan bahsederler!"
Bugün lâik düşünce İslâm'a kendi içinde yer gösterirken, İslâm da lâiklere kendi içinde bir yer gösterir... Bütün dava, kimin kime yer gösterici olarak iktidarda bulunduğundadır!..
İslâmcılara karşı resmî ve gayrı resmî olarak 60 senedir yürütülen horlama, sindirme, ikinci sınıf vatandaş muamelesi, zulüm, terör ve katliam çığırını "nostaljik" bir duyguyla "şanlı günleri" olarak ananlar, bir daha o vasatı göremeyeceklerdir!
Necip Fazıl'ın İslâmcı döneminden önceki şâirliği ve şiirleri, onu çevresine nisbetle civciv karşısında kartal hüviyetiyle göstermiş olsa bile, İslâmcı dönemine dahil şâirliği ve şiirleri, kemâlini bulmuş bir ruhun ifadesi olması bakımından, önceki döneme nisbetle civciv karşısındaki kartaldır...