"Yolculuk var. Kabrin arkası için bugünden tedarikte bulunmak gerek. "
diyerek adım adım ilerliyoruz bu cihan bahçesinde.
Öyle ki, tüm peygamberlerin hayatlarında hepimiz için alınacak ibretler vardır.. Bu kitapla beraber Hz.Yusuf'un hayatına yeniden şahitlik ettik ve güzel dersler aldık.
1.Ders: Hiçbir canlıyı Allah'tan ve
"İslam sultanına selam söyle bu dünyanın fani ülkeleri, askerleri, hazineleri, taht ve talihleri padişahlara yaraşır biz dervişiz bize ülke ve saltanat uygun düşmez."
İşte Ramazan-ı Şerif âdeta bir âhiret ticareti için gayet kârlı bir meşher, bir pazardır. Ve uhrevî hasılât için, gayet münbit bir zemindir. Ve neşvünema-i a'mal için, bahardaki mâh-i Nisandır. Saltanat-ı rububiyet-i İlahiyeye karşı ubudiyet-i beşeriyenin resm-i geçit yapmasına en parlak, kudsî bir bayram hükmündedir.
(Ramazan İktisad Şükür 14.sh - Risale-i Nur)
Kendinizi Ben ile kuvvetlendirdiğinizde
Zevkiniz için dünyayı tahrip edersiniz
Eğer her şeyden vazgeçer, Ben'den kurtulursanız
Ve böyle yaşarsanız, Ben ile dolarsınız!
Saltanat hükümetlerinde politika, mümkün olduğu kadar az faziletle büyük işler gördürür. Tıpkı en iyi makinelerde olduğu gibi sanat da burada, mümkün olduğu kadar az hareket, kuvvet ve çark kullanır.
Deniz kabuğu misali...
Hani deniz kabuğunu kulağımıza yaklaştırdığımızda dalgaların sesini duyarız ya işte bu kitap da öyle oldu benim için. Kitabın sayfalarına kulak verirseniz içerisinden yankılanan "Bir fırtına tuttu bizi" türküsünü duyacaksınız..
Okuyacağım kitapların içeriğini araştırmayı sevmiyorum. Bunun kitabın büyüsünü
Bukleye Tecavüz şiiri 1717'de yayınlanmıştır. Toplumsal anlamda dönemin İngiltere'sine baktığımızda, dışarıda Fransız devrimi içeride Sanayi Devrimi başlayana kadar görece sakin denilebilecek bir dönem geçirmiştir. Eski Roma imparatoru Augustus’un saltanat yıllarındaki pırıltılı günleri andıran ve 18. yüzyılın
Meğer bizim saltanat zannettiğimiz şey, sadece bir gaflet uykusuymuş.
Bir devlet ve bir zihniyet olarak imparatorluk, daha Cihan Harbinden önce ve Balkan yenilgisiyle zaten sona ermiş oluyordu.
İngiltere, 6 Ekim 1923'te işgali kaldırıp merasimle İstanbul'u terketti. Halbuki İstiklâl Savaşımız boyunca hiçbir cephede onlarla savaşmamış, hiçbir cephede yenmemiştik. Neden gelmişlerdi, niçin gidiyorlardı?
Gidiyorlardı ama "Sultan Vahdettin'in şahsında simgelenen iki derin kavramı da yanlarında götürüyorlardı:
Saltanat
Hilafet
Yoksa bunları götürmek için mi gelmişlerdi?..