Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Marx, sermaye birikiminin zenginliğin iki temelini, yani metanın yabancılaştırması yoluyla insanı ve doğayı mahvettiğine işaret etmiştir.
Bürokratik sosyalist devletler ile kapitalist devletler, Doğu-Batı arasında, merkez ikinci bir iki kutupluluğu zorla kabul eder. Halbuki bu yeni ayırdetme önemli çizgileri yeniden ele alsa da (adına sosyalist denilen devletler totaliter devletlerle ayrı tutularak) soru başka türlü ortaya konur. Doğu ve Batı devletlerinin bağdaşıklığını göstermeye çalışan birçok "ortak" kuram pek de tatmin edici değildir. Eşbiçimlilik bile uygun değildir: Sadece üretim biçimi kapitalist olmadığından dolayı değil, üretim ilişkileri de sermaye (bu daha çok Plan olmalı) olmadığı için gerçek bir ayrışık biçim söz konusudur. Eğer sosyalist Devletler, buna rağmen, hala kapitalist belitselin gerçekleştirme modelleriyse, bu, üretim ilişkilerinin de ötesinde, kesin faktör olan tek bir dünya pazarının varlığının işlevine göredir. Sosyalist bürokratik plan, "virüs" tipli daha çok yaratıcılık taşıyan sermayenin planına göre parazit bir işleve sahipmiş gibi durur - neticede, esas üçüncü iki kutupluluk merkezin ve çevrenin iki kutupluluğudur (Kuzey-Güney). Belitlerin karşılıklı bağımsızlıkları adına, Samir Amin ile birlikte çevrenin belitlerinin merkezinkilerinki olmadığı söylenebilir
Sayfa 99
Reklam
ünlü Arap Marksisti Samir Amin' in yerin de saptarnasıyla, Ortaçağdaki kimi gizemli tarikatların (özellikle tasavvufu benimseyenler), şeyhe mutlak itaat ve aşkın aleme uçrnak için uyuşturucu/keyif verici maddeler almalarıdır. Ancak İsrnaililer sufi değil, ihtilalci bir hareketin gözüpek, inanç dolu ve kararlı militanıydılar. Bu yüzden onlar afyon veya esrarla değil, ideolojiyle uyuşturulmuşlardı. Gizemli metafizik kaba materyalist karışımı skolastik dünya görüşleri yeteri kadar beyin yıkayıcı, teşvik edici, cesaretlendiriciydi zaten. Dolayısıyla ayrıca uyuşturucuya ihtiyaçları olmazdı.
487 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Fikret Başkaya, benim entelektüel gelişimime, sol düşünceye revizyonist bir bakış açısıyla bakmama, alternatif tarihçiliği sayesinde resmi ideolojiyi sorgulamama vesile olmuş, bu ülkenin yetiştirmiş olduğu en önemli entelektüellerdendir. Bugün maalesef benim jenerasyonumun ve sonradan gelen genç arkadaşların siyasi ideolojilerinin kısır bir
Türkiye'nin Lanetlisi: Bir Muhalif
Türkiye'nin Lanetlisi: Bir MuhalifMete K. Kaynar · İletişim Yayınları · 20214 okunma
İyi kurumlar
Akla dayalı olarak politik yaşamın işleyişini sağlayan "iyi kurumlar" insanların hukuk eşitligini ve özgürlüğünü güvence altına alan demokratik kurumlardır.
Din -Siyaset ilişkisinde iktidar örgütlenmesi
Kapitalist iktidarların örgütlenmesi din-siyaset ilişkisinin temelinde inşaa edilir... Samir Amin
Reklam
Çoğunluğun yoksulluğu azınlığın refahının koşuludur ve bu azınlık, serveti doğrudan sahiplenerek, kendi insanlığını, kendi bilimini, kendi zevkini, kendi sanatını, kendi duygularını geliştirebilir. Bazılarının insanlığının karşılığı, ötekilerin neredeyse bir hayvanlık durumuna indirgenmesi demektir.
Sayfa 95 - Yordam KitapKitabı okudu
Sünni dünyasında din kurumunun kendi bağımsız örgütlenmesi yoktu, bu da her zaman devlet iktidarı karşısında bağımsız kalmaya çalışan "kardeşliklerin" -Sufiler ve diğerleri- gelişimini destekleyen bir durum oldu. Devlet onlarla savaşıyordu ya da mümkün olduğunca sistematik biçimde etkisizleştiriyordu. Laik kabul edilen Kemal'in Türkiye' sinde dahi, din kurumu devlet kontrolü altına sokulmuştu. Hiçbir şekilde çoğunlukla söylendiği gibi bastırılmış veya "göz ardı edilmiş" değildi. Bu anlamda Kemalizmin hedefi Osmanlı İmparatorluğu'nun hedefiyle aynı idi: Dini kendi amaçları doğrultusunda araçsallaştırmaktı.
Arap nüfusunun yarısından fazlası şu an şehirde yaşamaktadır. Ama bu devasa nüfus transferi gelişkin, kapitalist Batı veya Sovyet dünyasını yaratan ya da Çin'in son yarım yüzyıldır içinden geçtiğine benzer bir ikili tarım-sanayi devriminin sonucu değildir. Aksine, tarım ve sanayi devrimlerinin eksikliğinden kaynaklanmakta.
burjuva modernleşme ...İlk doruk noktası 1919 Mısır Devrimi idi. Bu devrimin altında toplandığı bayrağın Arap dünyasında o güne değin görülen laikliğe en yakın bayrak olması, "din Tanrı'ya aittir, ülke herkese" diye ilan etmesi, üzerinde hem hilal hem haç bulunan bir flama seçilmesi tesadüf değildir.
Reklam
Hakiki modernleşme ve demokratikleşme dünya sisteminin egemen güçlerine kafa tutmakla elde edilebilir, onların dümen suyunda giderek değil.
Memluk iktidarı hala yerli yerinde duruyor. Memlukların otokrasisiyle olan benzerliklerden ilki iş dünyasıyla siyasi iktidarın iç içe geçmişliğidir. Aslında kelimenin tam anlamıyla bir "özel sektör" mevcut değildir
Modern siyasal İslamı Hindistan' daki İngiliz iktidarına hizmet eden oryantalistler icat etti ve daha sonra Pakistanlı Mevdudi devraldı. Özgürleştirici modernite kavramına karşı çıkarak, bizzat demokrasi ilkesini -bir toplumun kendi yasalarını belirleme özgürlüğü aracılığıyla geleceğini kurma hakkı- reddetti. Tabii ki, özgürlükçü ulusal hareketlere karşı Batılı güçlerce desteklenmekteydi.
Siyasal İslam özgürlüğü değil itaati vazeder. Özgürleştirici bir İslam okuması girişiminde bulunan sadece Sudanlı Mahmut Taha oldu. Hartum' daki yöneticiler onu ölüme mahkum edip idam ettiklerinde, Taha'yı İslami hareket içinde ne "ılımlı" ne de "radikal" hiçbir parti sahiplenmedi, "İslami rönesansı" ilan eden ve hatta bu hareketler arasında "diyalog" arzulayan hiçbir entelektüel savunmadı.
400 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.