Cihânı hiçe satmaktır adı aşk
Döküp varlığı gitmektir adı aşk
Elinden sukkeri ayruğa sunup
Ağuyu kendi yutmaktır adı aşk
Belâ yağmur gibi gökten yağarsa
Başını ona tutmaktır adı aşk
Bu âlem sanki oddan bir denizdir
Ona kendini atmaktır adı aşk
Var Eşrefoğlu Rûmî bil hakîkat
Vücûdu fâni etmektir adı aşk
-Eşrefoğlu Rûmî
Bununla birlikte, hayatın anlam kazanabilmesi için bir öbür dünyanın gerekli olduğu sezgisiyle doğrudan yüzleşmeye değer çünkü bu fikre temkinli yaklaşmayı gerektiren bazı nedenler vardır.
Bunlardan biri, öbür dünyaya inanmanın bize yalnızca hayatın nasıl anlamlı olabileceği sorusunu erteleme olanağı verdiği algısıdır. Önceki bölümde gördüğümüz gibi, bir noktada hayatın salt kendi için yaşanmaya değer hale gelmesi gerekir. Bunun bu hayatta bir muamma olduğu halde, bir sonrakinde açıkça ortada olabileceğini varsaymak tuhaf kaçar.
Eğer öldükten sonra gözlerimizi başka bir dünyada açmayı hayal edeceksek, bu, hayatın anlamı sorununu nasıl çözecektir? “Tamam, şimdi anladım!” diye bağırabilirsiniz. “Bir önceki hayatın anlamı, ardından bu hayatın gelecek olmasıymış!” Bu da, “O zaman, bu ikinci hayatın anlamı ne?” sorusuna davetiye çıkarır.