Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Her şeyi, her yeri gelip geçiyorum, Bir sana gelince hep takılıp kalıyorum. Bir seni geçemiyorum.
Parmakları ile gören ressam Eşref Armağan
- Peki renkleri nasıl ayırt ediyorsunuz? - Benim beynimde renk diye bir şey yok, öyle bir görüntü de yok. Fakat neyin ne renkte olduğunu sorarak ezberledim. Kullanmaya gelince, bütün boyalar benim için sıvı bir madde. Renkleri sıralarken yanımdakilere gösterip onların yönlendirmesiyle boyaları diziyorum. Diyelim ki en başa siyahı koyduruyorum
Sayfa 1315Kitabı okudu
Reklam
Tağutla ilgili ayetler
(1) Allah Subhanehu ve Teâlâ şöyle buyuruyor: فَمَنْ يَكْفُرْ بِالطَّاغُوتِ وَيُؤْمِنْ بِاللهِ فَقَدِ اسْتَمْسَكَ بِالْعُرْوَةِ الْوُثْقَىَ لاَ انْفِصَامَ لَهَا وَاللهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ اللهُ وَلِيُّ الَّذِينَ آمَنُوا يُخْرِجُهُمْ مِنَ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّوُرِ وَالَّذِينَ كَفَرُوا أَوْلِيَآؤُهُمُ الطَّاغُوتُ يُخْرِجُونَهُمْ مِنَ النُّورِ إِلَى
Sabahları kalkmayı canın istemedikçe şunu hatırla: "İnsanlık görevi için kalkıyorum." Eğer bunun için doğduysam, bunun için dünyaya gönderildiysem neden huysuzlanıyorum? Çarşaflara örtülere sarılıp kendimi ısıtayım diye mi yaratıldım? "Fakat bu daha keyifli.” Öyleyse keyif çatmak için mi dünyaya geldin, eyleme geçmek, çaba harcamak için değil mi yani? Bitkilerin, küçücük kuşların, karıncaların, örümceklerin, arıların üstlerine düşen her şeyi yaptıklarını, ellerinden geldiğince dünyanın düzenine katkıda bulunduklarını görmüyor musun? Ve sen insanların görevlerini yerine getirmesini istemiyorsun öyle mi? Kendi doğanın sana bu yurduklarını yapmakta acele etmeyeceksin öyle mi? "Fakat dinlenmem gerek." Tabii ki, benim de dinlenmem gerek. Yine de doğa yemek, içmek gibi bunun da ölçülerini ve sınırlarını belirlemiştir, oysa sen yararlı dinlenme ölçüsünü aşıyorsun. Fakat eyleme gelince gereğinden azını yapıyorsun, hatta payına düşen ölçünün altında kalıyorsun. Aslında sen kendini sevmiyorsun; sevseydin doğanı ve doğanın gereğini de severdin. İşlerini seven insanlar, çalışırken yemek yemeyi, yıkanmayı dahi unuturlar. Fakat sen kendi doğana, bir işlemecinin işlemesine, dansçının dansa, paragözün paraya, kendini beğenmiş birinin küçücük şöhretine verdiğinden daha az değer veriyorsun. Ve böyle insanlar ne olursa olsun işlerine karşı tutkulu bir sevgi beslerler; yemek yemeyi, uyumayı unuturlar ve zamanlarını harcadıkları işleri daha da ileri götürmek isterler. Toplum yararına olan işler sana daha değersiz ve daha itibarsız mı görünüyor?
Sayfa 41
238 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
33 saatte okudu
Konuşamam Sadece Whatsap:)))
Kitap iki bölümden oluşuyor. 1. Bölüm; Cahit Zarifoğlu'nun röportaj, sohbet ya da dergi ve kitaplar da yayınlanan soru-cevap şeklinde. 2. Bölüm; Zarifoğlu'nun vefatının ardından dostları ve iş arkadaşlarının onun hakkında anlattığı anıları ve eleştirilerine dair soru-cevap niteliğinde. Defalarca Cahit Zarifoğlu'nun kendi ses kaydıyla olan
Konuşmalar
KonuşmalarCahit Zarifoğlu · Beyan Yayınları · 2019372 okunma
62 syf.
10/10 puan verdi
Gerçek bir hikâye
Yüz Yüze, 1957 yılında AlaToo Dergisinde yayımlanmıştır. Betmebet (Yüz Yüze)” yahut Betmebet Kelgende (Yüz Yüze Gelince) adları orijinal olarak kullanılmıştır. Aytmatov'un ilk dönem eserlerinden birisidir. Henüz otuz yaşında bile değildir. Gerçek bir hadiseye dayanmaktadır. Hatta hikâyedeki İsmail'in gerçek adı da İsmail'dir. Aytmatov yıllar sonra
Yüz Yüze
Yüz YüzeCengiz Aytmatov · Elips Kitap · 20123,818 okunma
Reklam
bir gelecek müjdesi duha…
Rabbin sana veda etmedi ve darılmadı! Ve kesinlikle senin için sonu önünden daha hayırlıdır. Zamanı gelince Rabbin sana verecek hoşnut olacaksın! |Duha 3-4-5
Cemil Meriç
“Yalnız sende yaşamak, yalnız senin için yaşamak… Bütün dostlardan, bütün düşmanlardan, bütün yabancılardan uzak bir dünyada, senin için konuşmak, senin için yazmak, senin için yaratmak. Sen dokunduğunu altına kalbeden büyücü. Krezüs’ün dilsiz oğlu savaşta babasını kurtarmak için birden dile gelir. Sen dilsizleri konuşturacak kadar dilbersin. Yılların levsi iskarpinlerini yalayıp geçmiş, yaşamamışsın ki kirlenesin. Benim gözyaşlarından temiz sevgilim… Sen bir anne sütü kadar temizsin, bir dua kadar temiz. Yalnız seni okumak istiyorum, yalnız seni dinlemek istiyorum. Lamiam benim. Kollarımda yeni doğmuş bir bebek gibi uyuduğunu hatırlıyorum ve yeni doğmuş bir bebek gibi uyanırdın. Baş başa yaşadığımız bu asırlar kadar uzun, bu asırlar kadar dolu ve bir rüya kadar kısa günlerde gecelerde diyecektim dudaklarından bayağıya benzeyen tek hece dökülmedi. Uyurken, uyanıkken, sarhoşken. Yalan söyleyen aynaları kırdım. Sen şimdi o içten gülümseyen, o içten ağlayan tertemiz Lamiamsın. Saat 6.30. Az sonra seni arayacağım. Ve sesin bütün karanlıkları dağıtacak. Hangi karanlıkları? Gönlüm bir ışık tufanı içinde. Mektupların gök kubbem, kelimelerin bir yıldız yağmuru. Bana öyle geliyor ki yalnız mektubunu okurken, yalnız seni düşünürken, yalnız sana yazarken yaşıyorum. Aşkımızın kitaplardakine benzer tarafı yok. Kanunların, mevsimlerin dışında. Neden hislerini gizleyeceksin? Aynı anları yaşamıyor muyuz? Göğüs boşluğumda senin kalbin de çarpıyor. Sen ağlarken ben de ağlıyorum. Perhize gelince, senden başka kadın düşünemeyecek kadar seninle doluyum. (23 Kasım 1966)”
Sana gelince, ah sen yok musun sen Bir daha raslar mıyım sana Günlerin ne getireceği bilinmez ki
Esma binti el Eşheliyyerdir. Rivayet şöyledir: "Ensar'dan bir kadın beraberindeki bir heyetle Allah Resulünün sallallahu aleyhi vesellem huzuruna geldi. O sırada Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem sahabileri ile beraber oturmaktaydı. Kadınların sözcüsü olan bu kadın konuşmaya başladı: - Anam babam sana feda olsun ya
1.000 öğeden 981 ile 990 arasındakiler gösteriliyor.