Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Söylemek istediğim şeyler Hep söylenmiş benden önce Bulutlar dağ gibi önüme çökünce Bir fısıltı gibi geçince zaman Soruyorum işte sana: Tanrım! Nedendir bu içimdeki sürgün Bu hasret, bu sancı, bu bun Yüzüme bir bir kapattığın Kapıların ardından bakıyorum...
Ve şöyle dedi: “Gel artık, ey güzel Ölüm; ruhum sana hasret. Yaklaş bana ve bedenimi saran hayatın zincirlerini çöz çünkü onları sürüklemekten bitap düştüm. Gel artık, ey tatlı Ölüm, meleklerin lisanına tercüman olduğum için beni bir yabancı gibi gören komşularımdan kurtar. Acele et, ey huzur dolu Ölüm, onların yaptığı gibi zayıfların kanını emmediğim için beni unutulmuşluğun karanlık köşesinde bırakan bu kalabalığın içinden alıp götür. Gel, ey uysal Ölüm, beni beyaz kanatlarının altına al çünkü ahbaplarım beni istemiyor artık. Kucakla beni, ey Ölüm, sevgi ve merhametle kucakla; bir ananın öpücüğünü tatmamış, bir kız kardeşin yanaklarına dokunmamış, bir sevgilinin parmak uçlarını okşamamış dudaklarımı öp. Gel ve al beni, sevgili Ölüm.”
Reklam
Hayale Hasret
Girdi, yollar gibi, yıllar da nihâyet araya; Set çeker dağ tepe, feryâda değil, yâda bile. Hasretim uykuya, rûhum, sana hasret kalalı; Gözlerim görmüyor artık seni rü'yâda bile.
Yâdınla tükensin yine bu gamlı sürûdum, Olsun sana bir hâtıra bu nâle-i hasret.
Sayfa 177 - Kapı YayınlarıKitabı okuyor
Şiir listeme girdi .
seni istiyorum ve biliyorum ki gönlümce kucaklayamayacağım sen, aydınlık ve el değmemiş gökyüzüsün ben, bu kafesin köşesinde bir kuşum, tutsağım karanlık ve soğuk parmaklıklar ardından hasret dolu gözlerim, bakıyor yüzüne hayranlıkla bir elin uzanışını düşünüyorum ve ansızın kanatlanmayı sana …
-tutsak-
seni istiyorum ve biliyorum ki hiç kucaklayamayacağım seni gönlümce sen, o aydınlık ve tertemiz gökyüzüsün ben tutsak bir kuşum bu kafesin köşesinde soğuk ve karanlık parmaklıklar ardından hasret dolu gözlerim bakıyor yüzüne hayranlıkla bir elin uzanışını düşlüyorum ve ansızın kanatlanmayı sana bir gaflet anında düşlüyorum bu sessiz zindandan kanatlanıp uçmayı tebessümle bakarak gardiyanın gözlerine senin yanında hayata yeniden başlamayı düşünüyorum ve biliyorum ki hiç gücüm yok bu kafesten kurtulmaya gardiyan göz yumsa bile nefesim yok kanatlanıp uçmaya
Reklam
Onu dudaklarından sertçe öperek, başka bir şey söylemesine engel oldu. Sonra birden uzaklaşarak, "Az önce yaptığın Mor Kar Küresi nerede?" diye sordu. Yanlarındaki masayı işaret eden Julia, o içkiye elini sürmeyeceğine yemin eden Clay'in, ne planladığını çok merak ediyordu. İçinde mor içeceğin durduğu bardağa uzanan Clay, bardağı
Sayfa 35
Yağmurla gelen... (EFELYA'dan...) . Dışarıda inceden bir yağmur yağıyor, ne çok severdin yağmuru... Kâinatla birlikte arınıyoruz, şiirler oku bana hemen şimdi, derdin ve en çok da Olvido'yu severdin. Ben telin ucunda, "Hoyrattır bu akşamüstüler daima..." deyince içini çeker, "hoyrattır... hele sensiz..." diye araya girer; gerisini birlikte mırıldanırdık: "Gün saltanatıyla gitti mi bir defa, bir el çıkarmaya başlar bohçamızdan, lavanta çiçeği kokan kederleri..." Dışarıda inceden bir yağmur yağıyor, hâlâ uyumadım, gözlerim tuz biber... Özlemek sözcüğü hafif kalıyor duyguları anlatmaya, belki hasret, ah hayır, hicran demeli buna... İnsanlar uyuyordur bu saatte; tekmil kuşlar, kediler, köpekler... Bir ben naçar kalmışım kör bir gecenin kıyısında, bir de saksı çiçekleri... Hüzünle bakıyorlar, yağmurun sesini duydular ya, gözlerimin içine bakıyorlar... Susamışlar belli ki, tıpkı benim sana susadığım gibi... m.binboğa
Öldüğüm gün hiçbir şeye değil sana hasret gideceğim.
Reklam
... Arkamızda uzunca bir pankartta Büyük Galatasaray Sana Can Feda yazıyordu. Hemen yanında ise Ne Hasret Biter Bu Yolda Ne Sevdam Sana yazılı bir pankart vardı. Kulağımda önce nefesini hissettim ardından sesini duydum. " Ne hasret biter bu yolda ne sevdam sana." Yutkunarak ona döndüğümde gözleriyle pankartı işaret etti. "Sevdiğim bir pankart yazısı."
Sayfa 287 - Pukka YayınlarıKitabı okudu
Ruhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden? Bilmem bu yanardağ ne biçim korla tutuştu? Pervane olan kendini gizler mi hiç alevden? Sen istedin ondan bu gönül zorla tutuştu. Gün, senden ışık alsa da bir renge bürünse; Ay, secde edip çehrene, yerlerde sürünse; Her şey silinip kayboluyorken nazarımdan, Yalnız o yeşil gözlerinin nuru görünse… Ey sen
Sayfa 230Kitabı okudu
“Yosunlu dere kıyısına oturup ayaklarımı suya soktum. Ne zaman yüz yüze bakışarak dertleşebileceğim birine hasret kalsam buraya gelirim. Suda beliren sevimli, şeffaf gövdeyle konuşmak elbette hasretimi tam gidermiyor ama yapayalnız kalmaktan iyidir. Ne zaman konuşsam o da konuşuyor, derdimle dertleniyor, beni her defasında şöyle avutuyor: “Hiç arkadaşın yok diye yüzünü düşürme zavallı kız, ben sana arkadaşlık ederim.” O benim biricik arkadaşım, kız kardeşim.”
Ve ekler Nazım Hikmet mektubun sonuna; Herkese Selam, Sana Hasret..
Ruhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden? Bilmem, bu yanardağ ne biçim korla tutuştu? Pervane olan kendini gizler mi alevden? Sen istedin, ondan bu gönül zorla tutuştu… Gün senden ışık alsa da bir renge bürünse; Ay secde edip çehrene yerlerde sürünse; Her şey silinip kayboluyorken nazarımdan Yalnız o yeşil gözlerinin nuru görünse… Ey sen ki kül
Sayfa 240Kitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.