Hayatım boyunca şiddetli bir arzu ve ateşli bir özlemle yanan bir aşkı hiç böyle bir saflık içinde görmemiş, hatta böyle bir saflık içinde ne düşünmüş, ne de düşlemiştim. Bu masumiyeti ve bu gerçeği anımsayınca, ruhumun derinliklerinin kor alevi gibi yandığını, bu sadakat ve şefkat imgesinin nerede olursam olayım peşimden geldiğini, yanıp tutuşan benmişim gibi özlem ve hasret içinde olduğumu sana söylersem bana kızma.
Bir kaçını buraya kaydedelim de "bizim romanimiz turkulerimizdir " diyen Tablolara hak verin ; "Şu karşı ki karlı daglar var olsun Selamı gelmeyen ağam sağ olsun Senden bana Selam gelmek ar ise Benden sana çok çok Selam olsun Tabutumda ortmesinler yüzümü Hasret ölsem yummasinlar gözümü Sağ yanıma bir pencere koysunlar Nazlı yar geçerken görem yüzünü Kurban olam gözlerinin içine Ayrı düştüm o gidiyor gücüme Ela gözlerini sevdiğim ağam Sigmadin mi bir Eğin içine"
Reklam
İçimde, bacasından zehir tüten bir hasret vardı artık. Sokak sokak dolaşıp kendini bulabilir miydi bir insan? Arnavut kaldırımların üzerindeki adımlarımın izi bile kaybolmamıştı sanki. Taş duvarlara dokunarak sokakları geride bırakırken parmaklarım, kaybettiğim bir sürü şeyi arıyordu. Buradaki kahkahalarımı duyuyordum işte, renkli çatıları geride bırakırken kim bilir ne içindi, önemi yoktu ama o zaman gülüyordum. Birinin sırtına atladığımı, omzuna tırmandığımı ve düşeceğimizi bilerek kendi etrafımızda dönüp durduğumuzu, bunun bile bize hiç yenilmezmişiz gibi hissettirdiğini nereden biliyordum ben? Şimdi karşımda olsan doktor, sana insanın kendi kendini terk etmesinin mümkün olup olmadığını sorardım çünkü ben, kendim tarafından bile yalnız bırakmış hissediyorum.
Sayfa 321
Bir nedeni yok. Yalnızca öptüm.
...Ben sende ardı arkası kesilmeyen bir korku sevdim. Ben bir cüce çocuk sevdim sende sıska. Şiddetli ve hayret uyandıran manevralarla kendi kanına olan saplantılı aşkını sevdim. O rutubet kokan loş yüzündeki kanalizasyonları, az kelimeyle kurduğun cümlelerdeki gizli soru işaretlerini, barlardan çatlak bardak gibi atılmayı beklemeni, serserice patlamalarını, yuttuğun toplu iğneleri ve bir film hilesi hissi uyandıran utangaç hasret pozlarını sevdim. Dokunamadım sana. Parmakuçlarım neşterdi çünkü. Kırılan bir kemiğin sesiyle veda ederken, Bir nedeni yok. Yalnızca öptüm.
sen aydınlığa, ben sana hasret...
Sensiz hiç bitmiyor zaman. Çıksan o karanlık uykudan, Kilerde fazla güneşimiz kalmış mı bir baksan.
Reklam
1.000 öğeden 981 ile 990 arasındakiler gösteriliyor.