Çocukluk, adeta modern bir sanat eseri gibi açıklanamaz bir yerleştirmeden ibaret. Anlaşılmaz ve lüzumsuz. Bütün o boktanlığı tekmeleyip dağıtmak istiyor.
Sayfa 186Kitabı okudu
Bir insanın tek mahsûlü değil, ancak verdiği külliyatın parçaları birbirini tamamlayarak tam bir eser teşkil eder. Bütün hacmini ve zenginliğini parça üstündeki aşırı titizliğine feda eden san'atkâr, büyük bir mabedin mimarı değil, ancak o mabedin bir kapısı üstünde göznuru döken oymacı kalfalarından biri olabilir.
Reklam
yahya kemal'e diss geldi :D
Bir manzumesi üstünde on sene çalıştığını söyleyen şair başkalarını aldatmıyorsa kendini aldatıyor: Her manzumenin ceremesi bir tek ânın mahsulüdür. Halbuki on senenin hiç bir ânı ötekine benzemez. Bir manzumenin üstündeki emek, bünyesine değil, biçimine aittir ki on sene süremez. Bu şair, kendine ve başkalarına karşı namuslu olabilmek için şöyle demelidir: "Bir manzumenin üstünde on sene esnedim."
Kaidesi görünen, bilinen, ölçülen ve riyazî vüzuhtan mahrum olmayan, bir abidedir ki san'at, ucu görülmeyene, bilinmeyene, ölçülmeyene doğru sonsuz yükselir. Meçhûlü tarayan bu uç, ayağını malûmden keser kesmez yokluğa karışmağa mahkûmdur. Dehâ'nın akılla cinnet arasında ikisine de yenilmeyen bir kudret oluşu, zihnî şemaları aştığı halde kendini kaybetmeyişi, mantıktan üstün ve uzak durduğu halde saçmaya düşmeyişi, nizamı geride bıraktığı halde nizamsızlık içinde kaybolmayışı, velhasıl tezatlar arasında bir uçtan öbür uca yaptığı alelâdelerin gözlerini yıldıran hamlesinin muvaffakiyeti, kaidesinin ve hareket noktasının sapasağlamlığındandır. Klasik temelin sağlamlığı.
Meçhûle giden yol malûmun içinden geçer. Varlığın riyazi idrakimizle anlayabildiğimiz tarafından en kapalı imkânlar arasındaki uzak münasebetlerin ihtimali bir hesap içinde sezişlerine varıncaya kadar san'at mer'iden namer'iye, aydınlıktan karanlığa, malûmdan meçhûle doğru kendini alabildiğine salıverir. Hareket noktası makûl ve malûm olmayan bir hassasiyet, san'atın asıl kudretini teşkil edemeyeceği kadar, eşyanın kaba hendesi idraki içinde kalan aydınlık bir müşahede ve idrakte onun meçhûle doğru kendini kapıp koyuvermesi için muhtaç olduğu ümitten ve hamleden mahrum kalır.
Kültürü bilgiden ibaret sanmak, zekâyı hafızâdan ibaret sanmaktan farksızdır. Bu mevzuda kullanılan sayısız teşbihlere kolay anlaşılır bir yenisini katmak lazım gelirse bilgi, zekânın bir endüstrisinden başka bir şey olmayan kültürün ham maddesidir. Ne bilgisiz, ne de yalnız bilgi ile kültür olmaz. En büyük âlimlerin ve en zeki adamların çoğu bunun için kültürlü değildirler.
Reklam
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.