I. - Oturmamış içgüdüler, hasara uğramış inançlar, takıntı ve mızmızlanmalar. Romalar'ı ve Atinalar'ı kollayan genç Alaric'lerin karşısında, her tarafta emekliye ayrılmış fatihler, kahramanlık rantiyeleri; her tarafta hantalların paradoksları. Eskiden salon nükteleri ülkeleri katediyor, sersemleri ya şaşkına çeviriyor' ya da inceleştiriyordu.
üç sorunun kişisel yanıtı
Çok okuyan mı bilir, çok gezen mi: Geliştirdiği yöntemle çok uzaklaşan bilir. Tavuk mu yumurtadan çıkar, yumurta mı tavuktan: Bu bir döngü olduğuna göre kabuk şarttır. Kabuğunu kıran çıkar ve girmiştir. Doğum ve döllenme ritüeli. Dişi yumurtasının sorgulanması diye okunabilir mesele. Sanat sanat için midir, toplum için mi: Sanat birey içindir; bireyin sanatı ya da toplumu öncelemesi regülatiftir. Sanat birey içinse ilkin yaratıcı içindir. Takipçisi parça et iken eklenebileceği gövdenin sahibini arar. Bu kadar basit.
Sayfa 75
Reklam
"Güzel annem, bir kadına tecavüz etseler, toplum kadını suçlar önce, o bir şey yapmıştır, kuyruk sallamıştır diye. İnsanda kuyruk olur mu? Olmaz. Maymun mu bu? Eğer bir kadına tecavüz etmemişlerse, o, iyi kadındır; eğer etmişlerse kötü olduğu için etmişlerdir. Erkekleri fonksiyonsuz değişken sayan ne basit bir açıklama. Sonra bir insanın başına bir felaket gelse, karşıdan bakan birileri, şöyle düşünür binlerce yıldan beri: 'Bu dünyada adalet vardır; iyilerin başına iyi şeyler gelir, kötülerin başına kötü şeyler. Bu insan bir felakete uğramışsa eğer, mutlaka bir günah işlemiştir. 'İşte adil dünya iddiasının sonu. Sakat doğan bebekler, hasta çocuklar bir günah mı işlediler? Kardeşimin günahı neydi? Nice aptal insan, körlere bakıp bakıp; Ne büyük günahı var ki bunların, başlarına bu gelmiştir' diyor. Sonra..."
Bi zamanlar çalıştığım gazete için anket yapılmıştı ve “En çok hangi bölümünü beğeniyorsunuz?” diye sorulmuştu... Okurların yüzde 12’si “kültür sanat” sayfalarımızı beğendiğini söylemişti. Kültür sanat sayfamız yoktu! Adını vermeyeyim, bir gazete, üniversite öğrencileri arasında “en çok okunan gazete” çıktı.. Öğrenci sayısı 2 milyon 600 bin, tiraj 20 bin. Çok güvenirim anketlere... Aslında biraz şüpheyle bakardım ama “Türkiye’nin en yakışıklı erkeği” anketinden “Turgut Özal” sonucu çıktığında, şüphem müphem kalmadı... “Türkiye’nin en seksi erkeği” anketi yapıldı, Profesör Ahmet Mete Işıkara çıktı. Sor hobilerimizi mesela... Banko ne çıkar? “Kitap okumak” çıkar. Halbuki hepimiz biliyoruz ki, kıçımızı silmek için tükettiğimiz tuvalet kâğıdı miktarı, beynimizi parlatmak için tükettiğimiz kağıt miktarından fazla. Demem o ki... “Sürüden ayrılanı kurt kapar” tehdidiyle büyümüş bir topluma, ha bire, “en güçlü bu, güçlünün yanında saf tut” mesajı göndermek, “özgür irade”ye baskı değil mi? Güya partilerin televizyon reklamı yapması yasak... Ana haber bülteni ayaklarıyla, “Ankara temsilcisinin avanta aldığı adayı” önde göstermenin, o adayın bangır bangır televizyon reklamı vermesinden ne farkı var? Soruyorum... Zimmete para geçirenin yakasına yapışıyoruz da, “zimmete anket geçirmek” niye serbest?
Sahibini unutup, yoldan gelen geçene üç beş metal parçası için yalvarmak ne kadar doğru. çağın metalleri yeterince canını acıtmıyor mu? makinelerin demirden parmakları Vücuduna yeterince batmıyor mu? teknolojiden huzur dilenen yüreğin yeterince yorgun düşmedi mi? felsefeden ve bilimden mutluluk formülleri kotarmaya çırpınan zavallı aklın sana yeterince saç baş yoldurmadı mı? ruhsuz psikolojiden ve çağın günah çıkarıcıları olan uzmanlardan ilaç reçeteleri dışında bir şey alamamak yeterince hayal kırıklığı oluşturmadı mı? nesneleri çoğaltarak, yığarak tatmin olacağını sanan duyguların yeterince deforme olmadı mı? evet, kendimle birlik sorarım sana ey her kapının dilencisi...
Sayfa 41
Başlangıçta iki arkadaş için bir varsayımdan başka bir şey olmayan bu kaçırma olayı, çabucak bir gerçeğe dönüşmüştü. Ee, buna hiç şaşırmamak gerekir! Kendilerini bilgin sanan erkeklerde de aynı durum görülür. Bu da, bilginlerimizin yapıtları okununca anlaşılır. Onlar başlangıçta her zaman alçak gönüllü ve çekingen bir şekilde, “Kaynağı acaba orası mı? Bu memleketin adı o yer köşesinden geliyor mu? Filan toplumu gösteren bu ad başka bir ulusun adı değil mi?” gibi bazı ölçülü sorularla başlarlar. Eski yazarların yapıtlarından söz eder ve varsayımlarını güçlendirecek bir ima ya da ufak bir yakınlık buldular mı hemen cesaretlenerek o ölmüş yazarlarla konuşurlar, sorular sorarlar. İlk varsayımlarındaki ön hazırlığı unutarak yine onlar adına bu sorulara cevap verirler. Artık her şey kendi. erine açık ve belirgin görünür ve sonunda, “Biz de bunu onaylarız! Bu, toplumun adıdır. Sorun da bu şekilde incelenmelidir!” kararını verirler, Bu gözler, ünlü bir bilim adamının ürünü olduğu için yeni gerçek hemen dünyanın her köşesinde yankılanır, her yerde birçok taraftar bulur.
Reklam
250 öğeden 161 ile 170 arasındakiler gösteriliyor.