Yaşamın başka alanlarında olduğu gibi politikada da insanlar için, ahmakların dışında, izlenecek iki yol vardı: Pek fazla umuda kapılmamak ve yapılan her şeyin bir işe yarayacağını inanmak.
“Epey zamandır, sanki gençken yazar olmak istemesinden utanırmış gibi, edebiyattan uzak duruyordu. Bu konuda neden böyle düşündüğünü çok geçmeden anlamıştı: Kendisi hakkında yanlış ya da gerçek bir yargıya varmak için hiçbir çaba göstermeden, kalıcı olmaya hak iddia etmek doğru değildir.
Amerigo doğum kontrolünün ateşli bir savunucusuydu. Insanlarin büyük bir kayıtsızlıkla üreyip çoğalmaları kadar onu sinirlendiren başka bir şey yoktu, üstelik aç ve geri kalmışlıklarına oranla daha çok çocuk yaparlardı; hem de istedikleri için değil , doğanın işine karışmama alışkanlıklarından, ihmal ve dikkatsizlikleri yüzünden.
Yaşamın başka alanlarında olduğu gibi politikada da insanlar için, ahmakların dışında, izlenecek iki yol vardı: Pek fazla umuda kapılmamak ve yapılan her şeyin bir işe yarayacağına inanmak..
Muhalefet partisi yandaşları seçim günü yağmur yağmasını uğurlu sayarlardı. Bu, savaş sonrası yapilan ilk seçimlerden kalma bir inançtı; o zamanlar hâlâ, eğer yağmur yağarsa, politikaya çok az ilgi duyan yaşlı, hasta ya da yolları çok bozuk olan köylerdeki Hıristiyan demokrat seçmenlerin evlerinden çıkmayacakları sanılırdı. Ama Amerigo böyle boş umutlara kapılmazdı: Yıl 1953'tü ve o güne kadar yapılan bütün seçimlerde, hava yağmurlu da olsa güneşli de olsa, herkes oy vermeye gelmişti..
Sandık Gözlemcisinin Uzun Günü komünist parti üyesi Amerigo Ormea’nın bir seçim gününde yaşadıklarını anlatıyor. Gönüllü olarak denetçi yazılan Ormea’nın oy verme sürecinde başına gelenler sayesinde aslında henüz faşizmden çıkıp demokratikleşme yolunda ilerleyen İtalya’nın siyasi iklimi, kültürel durumu, insan ilişkileri hakkında bilgi sahibi oluyoruz. Politikanın kamu yararına değil kişisel çıkarlar uğruna şekillendiği bir atmosferi, detaylarıyla okurken bir yandan da Ormea’nın kız arkadaşı ile arasında geçenlere, bu ilişki üzerinden iç hesaplaşmalarına şahit oluyoruz. Koltuk ve iktidar kavgaları, din üzerinden şekillendirilmeye çalışılan toplum, sadece oy verme gününde fikri istenen seçmen, her zaman tarafsız ve bağımsız olması gereken yargının yanlılığı… Ne kadar tanıdık manzaralar değil mi? Italo Calvino okumaya devam. Herkese tavsiye ederim
Ayın anlam ve önemine binaen. Bu yol taşlık, bu yol zorlu.
Italo Calvino'ya çok yanlış yerden başlamış olsam da (Bunu şu an farkediyorum.) çok sevmiştim. Çünkü ben postmodern severim. Bu kitap belki ilk tanıma kitabı adına iyi bir seçenek olabilir. İyi bir öykü yazarı kendisi. Bayıldım.
Bu novellada kendisinin öykücülüğüne daha çok dalıyoruz. Bir seçim günü Cottolengo'daki düşkünler yurdunda sandık gözlemcisi olan komünist partili Amerigo'nun o gün yaşadıkları. Amerigo gün boyunca müthiş şeyleri sorguluyor. Siyasetin yeri, sahteliği, çıkarları, insan ruhu, içerisi, dışarısı, asıl düşkünün kim olduğu, insanların iki yüzlülüğü ve hayatın deveranı gibi konulara Calvino'nun şöyle bir değindiği düşündürücü eseridir kendisi. Ezcümle, bir Calvino ile tanışayım ama okuması zor olmasın diyenler buyursun.
İçinden:
"Yani her işin önemli anı; başlangıcı, tüm çabaların tek bir amaca yöneldiği, sadece geleceğin düşünüldüğü an mıdır?Her kuruluşta, kalıplaşmış, tekdüze yöntemlerin başa geçtiği bir zaman gelmez mi? Yoksa yoksa asıl önemli olan, kuruluşların eskimesi değil, kullanılan araçlara yeniden gerçeklik veren boyuna kendini yenileyen insan iradesi ve gereksinimleri midir?"
Keşke artık başrolde gerçekten insan iradesi ve gereksinimleri olsa.