Karadeniz dingindi. Hiç ses yoktu etrafta. İçimde kopan fırtınalara inat, yosun kokusuna bulanmış bir huzur vardı sanki havada. O sırada tokuşan yalnızca bardaklarımız gibi görünse de, kafamdaki düşünceler de birbiriyle tokuşuyordu. Ama işitilen yalnızca kendine mahsus sesiyle birbirine çarpan iki çay bardağının sesiydi. Zira ben susmuştum, lâl olmuştu dilim.