Bu kitap Samoa yerlisinin henüz sömürge yıllarında Avrupa'ya bakışı hakkında bir kitap. Çoğu kişi önyargılardan kurtulmaya çalışıp doğaya ve Büyük Ruh'a bu kadar övgüler yağdıran bir kitabı sevebilir. Özünde herkes inançlıdır çünkü. Eleştirel baktığımızda ise bana kattıkları genel olarak başkasının normalinin bizimki ile aynı olmak zorunda olmayışıydı. Kitabı okurken hep aklımda Hüsamettin Arslan'ın "Doğru yoktur, doğrularımız vardır" sözü yankılandı. Ve bu da kitabı ne çok sevmeme veyahut sevmememe engel oldu diyebiliriz. Ama elbette görüyorsunuz ki o yıllardan bu yıla kadar gelişim sonucunda bu kitapla ayrı düştüğüm birkaç nokta vardı. Yine de söylev bakımından o kadar ilgi çekici ve o kadar okunası ki, gerçi farklı perspektifler hep öyledir, kendimi karşıt fikirde olsaydım da okumaktan alıkoyamazdım. Karşınızda o yüksek direkli gemileriyle gerçekten de göğü deliyor gibi görünen beyaz insanların hataları ve Büyük Ruh'a yaptıkları saygısızlıkları anlatan bir kitap.