Domuz insana hastalık bulaştıran bir taşıyıcıdır, doğru ama Müslümanlar ve Yahudilerce bol bol tüketilen öteki evcil hayvanlar da öyledir. Örneğin, az pişirilmiş sığır eti parazitlerin, özellikle de şeritlerin bir kaynağıdır, öyle ki bunlar insanın bağırsakları içinde beş-altı metrelik bir uzunluğa erişebilirler, ciddi kansızlıklara yol açar, ve öteki bulaşıcı hastalıklara karşı direnci azaltırlar. Sığırlar, keçiler, ve koyunlar da azgelişmiş ülkelerde ateş, titreme, terleme, halsizlik, acı, ve ağrılarla seyreden bakteri kökenli yaygın bir hastalık olan malta hummasını (brucellosis) bulaştıran hayvanlardır. Hastalığın en tehlikeli biçimi, keçiler ve koyunlardan geçen Brucellosis melitensis'dir. Onun belirtileri uyuşukluk, sinirlilik, ve yanlışlıkla psikonevroza benzetilen zihinsel bunalımdır. Nihayet, domuzlardan değil, ama sığırlar, koyunlar, keçiler, atlar, ve katırlardan geçen bir şarbon hastalığı vardır.
Öldürücü sonuçları seyrek olan, ve mikrop almış bireylerde hastalık belirtileri bile göstermeyen trişinozdan farklı olarak, şarbon çoğu kez vücut çıbanlarıyla başlayıp hızla ilerler ve kan zehirlenmesi nedeniyle ölümle sonuçlanır. Geçmişte Avrupa ve Asya'yı kasıp kavurmuş olan büyük şarbon salgınları 1881'de Louis Pasteur tarafından şarbon aşısı geliştirilinceye değin kontrol altına alınmış değildi.