“Bir kız oturdu karanlık bir odada.
Ve ağladı.
Bir çocuk oturdu karanlık bir odada.
Ve ağlamadı.
Aşk karanlıktan mı doğardı?
Bir ışık huzmesi mi arardı?
Kesin olan tek şey, aşkla ölümün savaşıydı.
Ve aşk kazanmak için sahil olduğun her şeyi alırdı.”
“Neden geldin?”
“Çünkü,” diye fısıldadı. “Sensizliğe katlanamıyorum. Sen yokken çok büyük bir parçam eksik. Ve o parça eksik olduğunda ben de canavara dönüşüyorum.”
“Aşk, ruhunu kuşatan o savaşları başlatan duygu.
İnsanı delilik haline sürükler, ancak bilirsin,
Aşk bir deliliktir, bir dengesizliktir.
Her şeye başkaldırış halidir.”
“Yanlış yollardır bizi karanlığa sürükleyen,
Yanlış kararlardır kaderimizi yerle bir eden.
Öyle yanlışlar vardır ki,
Düzeltmeye çalışsan bile ilelebet yanlış olarak kalırlar.
Bazı yanlışların geri dönüşü olmaz.
Geri dönüşlerin ise kaderi yazılmaz.”
“Minik kalbin bir ışık zerresi için çırpınıyor,
Sen ise gözlerini karanlığa açmışsın.
Kötülükten bir haber olabilirsin,
Ancak gerçek kötülük ruhunun özünde yatıyor.
İki cihan bir araya gelse bile,
Kök salmış kötülüğün çaresi olamaz.”
“Bir kere battığında o yalan çukuruna,
Battığında ihanetin o zehirli suyuna,
Kafanı kaldır ve izle gecenin zifiri tonunu.
İzle o yıldızsız geceyi.
Teksin, teksin.
Teksin.
Çünkü sen ihanet edensin.”
Somnium
“Ne demek?” dedim parmağına yaklaşarak.
“Bir rüya, bir hayal,” dedi. “Benim gibi bir adama hayal kurdurdun Roya, benim gibi bir adamı güzel bir rüyanın içine hapsettin. Ölsem bile ben o hayalin içindeyim, ben o hiç bitmeyecek rüyadayım.”