Anlatamıyorum..
Ne kadar yazsam olmuyor.
Bu düzeni bozuk aşka iki satır yazayım diyorum;
Beceremiyorum.
Zulamda üç kırık cigara ,yaksam yanıyorum yakmasam ölüyorum.
Yutkunamıyorum, boğazım düğüm düğüm..
Sevmek neydi ha söyle?
Senin gibi çekip gitmek mi, yoksa benim gibi arsızca sevmek mi ?
Kokuşmuş küflü ranzamın paslı demirinden soğuk
Geceye karışıyor gündüz
huzurlu dalgalar
altına bürülü
sarmaş - dolaş...
Mutluluk nasıl da
sere - serpe kollarındaydı
Öğle uykusunda
şimdi
akşam serinliğinde
nefes alıp - veren
yorgun kaya, ılık...
Yeşil ışıkların soğukluğunda
oynaş mutluluk;
yanında karanlık uçurum
derin sonsuzluk.
Hayatımın en güzel günü
akşamın alacakaranlığında yitik.
Kurumuş, yorgun gözlerinde alev;
ruhun, ermiş taşkın gözyaşı denizi;
aşkın erguvanı akıyor
beyaz köpüklü denizlerde
sakin ve huzur dolu
ve sen
mutluluğun son kararsızlığında
tek başına...
Ve bitti...
Bir an hiç bitmeyecek sandım!
Öyle güzel iç içe hikayeler vardı ki her an bir başkasının içine düşebilirim diye düşündüm ama olmadı! Kayıp gitti ellerimden
Puslu Kıtalar Atlası...
Çok kitap inceledim bu uygulamada. Ama itiraf ediyorum en çok bu incelemeyi kafamda kurmakta zorlandım. Postmodernizm, iç içe anlatım, üst kurmaca...
Ne çok hikayeye