Size bir yandan işadamı nasıl olunabileceğini sarsıcı ve aykırı biçimde anlatan,bir yandan da iş adamı olurken neleri kaybedeceğinizi anlatan bir kitap.
"Hiçbir şey, yeryüzündeki hiçbir şey bir insanın çaresizliğini, yenilgisini, teslim oluşunu, yaşayan bir ölüye dönüşmesini bu adamın hareketsizliği kadar sarsıcı bir şekilde anlatamaz. "
İnsanoglu hep öyle degil midir? Elimizdekinin degerini ancak kaybedince anlariz. Ancak bir seyler elimizden ucup gidince aglar sizlariz. Bu kitabi okurken de bunu dusundum. Acaba kitaplarin , kutuphanelerin degerini yeterince bilmiyor muyum diye. Öyle bir dunya dusunun ki itfaiyeciler yangin sondurmek yerine, artik yangina dayanikli evlerdeki kitaplari yakiyorlar. Yangin cikti diye degil de kitap var diye alarm aliyorlar. Kitabi bir tehlike olarak görüyorlar. İnsan beyni televizyonlarla aptallaştırılıyor. Yolda özgürce yürümenin bile yasak oldugu (yasak denilmese bile insanlara empoze edildigi) bir dunya. Aslında cok uzak olmayan bir dünya. Biz de kitapları yakmasak bile onları okumuyoruz. Peki bu kitaplari yok etmekten de kötü degil mi? onlari yok saymak ve deger vermemek? Sarsıcı ve korkutucu bir kitap. Tüm okurlara tavsiyemdir.
Şüphesiz; John Steinbeck emekçi kesimin dert ve sıkıntılarını en güzel anlatan yazarlardan biri.. Gazap Üzümleri yazarın üçüncü kitabı ve 1939 Pulitzer Ödülü almış..
Kitap 1930’lu yılların Amerika'sında geçmektedir. O yıllarda ciddi bir ekonomik buhran yaşanmakta, toprak sahipleri varlıklarını bankalara satmak zorunda kalmışlar(ya da