SENİ DÜŞÜNÜRÜM - NAZIM HİKMET Seni düşünürüm Anamın kokusu gelir burnuma Dünya güzeli anamın Binmişsin atlıkarıncasına içimdeki bayramın Fırdönersin eteklerinle saçların uçuşur Bir yitirip bir bulurum al al olmuş yüzünü Sebebi ne Seni bir bıçak yarası gibi hatırlamamın Sen böyle uzakken senin sesini duyup Yerimden fırlamamın sebebi ne? Diz çöküp bakarım ellerine Ellerine dokunmak isterim Dokunamam Arkasından camın Ben bir şaşkın seyircisiyim gülüm Alaca karanlığımda oynadığım dramın
"İnsanın hayat karşısında şaşkına dönmesi, onu varoluşsal evsizlik haline sokar. Şaşkın insan, evsizler gibi ortada kalakalır. Kapının önünde olup da, içeri girememek gibi bir durumdur bu. Yaşadığı dünya insanın evi olmaktan çıkar. İnsanın içi, endişe ve korkularla sıkış tıkış olur. Kişinin dünyayla bağı kopar. Hayat ona yabancı gelir. Ancak bu durumu nasıl yönlendireceği her zamanki gibi kişinin kendine kalmıştır. Yaşanan her olayı insan, lehine çevirebilecek bir güce sahiptir. Eğer yönetmeyi bilirsen, bu hal insana yeni kapılar açar; kişinin kendisine ve hayata yeni bir açıdan bakma fırsatı verir."
Reklam
Merhaba nalân... bu sen misin Yoksa sen mi sandım; Biri çimdiklesin beni Şöyle ışığa gel de göreyim Beni dümdüz eden O yalandan da yalan gözlerini Merhaba nalân
SENİ DÜŞÜNÜRÜM Seni düşünürüm Anamın kokusu gelir burnuma Dünya güzeli anamın Binmişsin atlıkarıncasına içimdeki bayramın Fırdönersin eteklerinle saçların uçuşur Bir yitirip bir bulurum al al olmuş yüzünü Sebebi ne Seni bir bıçak yarası gibi hatırlamamın Sen böyle uzakken senin sesini duyup Yerimden fırlamamın sebebi ne? Diz çöküp bakarım ellerine Ellerine dokunmak isterim Dokunamam Arkasından camın Ben bir şaşkın seyircisiyim gülüm Alaca karanlığımda oynadığım dramın Nazım Hikmet Ran
Kurdun Ağzından Kırmızı Başlıklı Kız Masalı Kırmızı başlık ve peleriniyle çok şüpheli bir görünümü vardı. Kimin aklına gelir bu garip kıyafeti giymek. Bir kurnazlık peşindeydi mutlaka. Bir süre dikkatle izledim bu garip kızı. Elinde taşıdığı üzeri örtülü sepette kim bilir ne taşıyordu!.. Yürüyüşü bile normal değildi. Yanına yaklaşıp ne yaptığını
Leonardo Da Vinci den İsa'nın Son Gecesi tablosunu yapmasını isterler. O da kabul eder.Büyük bir zevkle tablonun yapımına başlar, Yahuda'yla İsa'yı temsil edecek insanlar arar. Havarileri çizer fakat Yahuda ile İsa çizmek zordur. Hz. İsa için çok güzel bir insanı, Yahuda için de çok çirkin bir insanı arar. Bir süre sonra bir kilise korosunda ruhani, güzel bir yüz bulur ve Hz. İsa olarak resmeder. Fakat güzelin çirkini bulması zor ya, Yahuda'yı arar ama bu çok zordur. Bulamaz ve aradan beş yıl geçer. Nihayet kardinallerden tepki alır. Artık eserin bitirilmesini istemektedirler. O gece sarhoş, yüzü takallus etmiş, çirkinleşmiş bir adam bulur. "Tamam" der. "İşte şeytanı, kötüyü en yakın ifade eden yüz bu" ve adam ayılmadan Yahuda'yı çizer. Fakat resim bitmek üzereyken adam ayılır ve "Bu resmi tanıyorum" der. Leonardo Da Vinci çok şaşkın: 'Nasıl tanıyorsun? Şimdiye kadar bu resmi kimse görmedi ki' der. 'Herhalde konuyu biliyorsun onun için de tanıdığını zannediyorsun' der. 'Yok yok tanıyorum' der adam. 'Biliyor musun beş sene önce beni kilise korosunda bulup İsa diye çizmiştin' O zaman bakıyoruz ki aslında güzel ve çirkin aynıdır. Celal ve Cemal Allah'ın çeşitli aynalardan görünümüdür. Belki de iyi ve kötü yok, güzel ve çirkin yok. Bunlar derece veya doz farkıdır. Hani lunaparkta aynaların önüne gider dururuz. Kimisi bizi şişman, kimisi ters yüz, kimisi incecik gösterir. Aslında ortadaki kişi hep aynı kişidir ama akisler aynanın yapısına göre farklılık gösterir. İşte dünya tamamen bunun gibidir. Hakk'ın çeşitli aynalardan tecellisi gibi...
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.