Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Alper

Alper
@satirlararasindan
KTÜ | Türk Dili ve Edebiyatı
17 okur puanı
Aralık 2023 tarihinde katıldı
"Sözcükler çıkarlar, havaya uçarlar, bir ân yaşarlar ve ölürler."
Reklam
"Öyle sanıyorum ki benim mutlu olacağım yer hep bulunmadığım yer olacaktır."
"Aşkı nasıl mı hayal ederdim? Ah, çok basit. Son derece sade ve sağlıklı. Sanırım hiç de şeytani ve romantik sayılamayacak şeylerle karşılaştırırdım aşkı. Her gün açlığımızı giderdiğimiz kutsal, doyuran ekmekle; her gün evimizi açtrğımız hayat veren temiz havayla. Sonuç olarak her şeyi borçlu olduğumuz, ama haklarında pek öyle tumturaklı laflar etmediğimiz en önemli, en doğal, doğal, en güzel şeylerle."

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Bilinçlenmek önemli.
(...) "Bilinçleninceye kadar asla başkaldırmayacaklar ama başkaldırmadıkça da bilinçlenemezler." (...)
Umarım...
(...) "Bir gün karanlığın olmadığı bir yerde buluşacağız." (...)
Reklam
"Sizi önce bir tas çorbaya muhtaç hâle getirecekler, sonra bir tas çorba vererek oyunuzu isteyecekler."
Genç okuyucum..!
"(...) Başarılı olma yolunda rastlayacağın başlıca düşmanlar; başta tembellik olmak üzere, kötü arkadaş ve kötü örneklerdir. Bu arada kötü kitap ve kötü hocanın sana yapacağı kötülükten de bahsetmek ve seni bunlara karşı da uyandırmak gerekir. Senin elinde bütün bu düşmanlara karşı koyacak kuvvetli iki silahın var: İradeli olmak ve çalışmak. (...)"
Sevdiğim alıntılardan bir diğeri... laf çarpıtmalarını severiz!
"Kimsenin cahilliğini yüzüne vurma. Bil ki insanları en çok kızdıran ve gücendiren cahilliklerinin yüzlerine vurulmasıdır."
"Terbiye tıpkı yemeğe katılan baharat gibidir: İnsana zahiri bir tatlılık verir. Fakat, mayayı değiştirmez."
“İlim ve terbiye huyları değiştirmez, sadece örter.”
Reklam
Türkçeleştirilen kelimeleri Türkçe kabul etmeyenler çok.
(...) Türkçemizin bazı kelimeleri şuradan, buradan alınmıştır diye bunları dilden çıkarmak, bu millet dilini yıkmaktır. (...)
Merhamet zulmün merhemi olamaz.
(...) "Merhamet istemiyorum, hiç kimsenin acımasına ihtiyacım yok, merhamet de zulmün bir parçası; ne bana acıyın ne de çocuğuma. Merhamet zulmün merhemi olamaz." (...)
(...) "Meşhurdur; son pişmanlık fayda vermez." (...)
(...) Henüz alafranga sofrada yemek yememiş olan bir Türk'ün alafranga usulüyle yemek yediğini görmek gerçekten insanı güldürür. Mesela önünde tabak içinde bulunan eti bıçakla keserek çatalla yemeyi beceremeyenlerin elleriyle kopardıktan sonra çatalla saplayıp aldıkları görülür ki bu acemilik, insanın pek hoşuna gider. Lakin hiç alaturka yemek yememiş bir İngiliz'in alaturka yemek yemesi insanı katılıncaya kadar güldürecek bir şeydir. (...)
Sayfa 129Kitabı okudu
Kısmen katılıyorum.
(...) Ömrümüz o kadar azdır ki bu âlemde en şiddetli ihtiyaçla muhtaç olduğumuz tecrübeleri bizzat yaşayarak onlardan edilecek istifadeyi etmeye süresi yeterli değildir. Başkalarının tecrübelerini kabul edip önemsersek belki rahatça, serbestçe, namusluca yaşayabilmeye muvaffak oluruz. (...)
Sayfa 117Kitabı okudu
Reklam
(...) İnsanın kendine mahsus hallerini incelemişseniz sözümüzü tasdik ve kabul edersiniz. İnsanoğlunun yaratılışının gereğidir; insan kendi mutluluğundan yalnız kendinin haberdar olmasıyla kanaat etmez, herkesi de haberdar etmek ister. Hatta bir insan esasında mutlu değilse bile, etrafa kendi mutluluğunu inandırmak için hilekarlığa ve yalancılığa bile düşer. İnsanoğlunun yaratılışının bu gereği adeta umumi gibi bir şey olduğundan o kadar önemli görülmezse de beş liralık bir saate, yirmi beş liralık veyahut daha fazla bir paha etmek üzere elmaslı kordon takmak gibi gösterişler bu karakterin en adi mertebesinin gereklerindendir. (...)
Sayfa 111Kitabı okudu
(...) "Sakin olmak lazım, sakin olmak! Acelem ne? İşte yanımda yatıyor! Ne vakit olsa benim değil mi? Acele işin pişmanlığı sonra tamir kabul etmeyecek kadar büyüktür."
(...) Josephino - Mutluluğundan, insanlığın daha büyüktür, daha çoktur! Özellikle mutluluk insan içindir, zevk sahibi olan içindir. (...)
Sayfa 106Kitabı okudu
"Şiir insanı yakmadıktan sonra ne işe yarar?"
(...) Can - İngilizce şiirler insana hiçbir ateş vermez. Ben Fransız şiirlerini daha çok severdim, ama artık Türkçe öğrendikten sonra Fransız şiirinden de vazgeçtim. Margaret - Ben de öyle. Şiir insanı yakmadıktan sonra ne işe yarar? (...)
(...) hani bazı adamlar vardır ki kendi bildikleri şeyleri nasıl öğrenmiş olduklarını bilmezler. Özellikle memleketimizde bilenlerin çoğu bildiklerini nasıl öğrenmiş olduklarını bilmezler. (...)
Bu duyguyu çok iyi biliyorum...
(...) Bir gün Rakım Efendi'nin yakın dostlarından bir mathaacı kendisine Fransızca bir kitap getirdi. Bunu Türkçeye tercüme ederse yirmi altın kadar verebileceğini söyledi. Kitap yüz elli, iki yüz büyükçe sayfalı bir şey olduğundan koca Rakım bunu bir haftada çevirebileceğine cesaret ederek kabul etti. Gerçi bir hafta değil ama on iki günde kitabı bitirip getirdi. Matbaacı da anında yirmi lirayı verdi. Haydi bakalım, bu parayı aldığı zaman şu Rakım Efendi'nin ne kadar sevinmiş olduğunu kim hesap edebilir? Nafile! Kimse hesap edemez. Biçare Rakım o zamana kadar bu kadar parayı Galata'da sarraf dükkaniarından başka bir yerde görmemişti. Hele bir gün gelip de kendisinin hem de el emeği olarak bu miktarda paraya sahip olabileceği ihtimalini -gerçi isterdiyse de- hiç düşünemezdi. Şimdi bu serveti, bu hazineyi avcu içinde görünce hala kendisinin olduğuna inanamayıp bir hayli düşündükten sonra bu hazineye sahip olduğuna inandığı zaman gözlerinden dolu taneleri gibi mutluluk gözyaşlarının akmasını engelleyememişti. Ne o? Şaşırdınız mı? Hey kardeşim hey! İçinizde Rakım gibi büyümüş olan varsa düşünsün baksın, el emeği olarak ilk kazandığı paraya ne kadar sevinmiştir, hatırlasın. "Bir adamın yirmi lirası olamaz mı?" diye düşünmek boşunadır. İşte ömründe yirmi lirayı görmemiş ve insan olmak için ne lazımsa elde etmek için çalışmaktan geri durmamış olduğu halde ilk defa bu parayı kazanmış olan kişi bizim Rakım Efendi'dir. (...)
Reklam
(...) Belki bir insan hayatı zamanın fırınında ateşe attığımız bir kağıt kadar çabuk yanıyor. Belki hayat, hakikaten bazı filozofların dediği gibi, gülünç bir oyundur. Tam bir ümitsizlik içinde bir yğın karar kılıklı tereddüt ve küçük, ümitsiz savunmalardır hatta hülyadır... (...)