(…) bence insan sevince kaybetme korkusu sarıyor onu. Çünkü sevmek kalmak demek bence, gitmek değil. Ve ben birini sevecek kadar cesaretli olanlardan değilim. Sevmek cesurların işi. Benim işimse gitmek. Oysa sevenler gitmez. En azından yalnız gitmezler.
Oysa ben gitmekten fazlasını yapıyorum. Apaçık kaçıyorum. Geçmişimden kaçıyorum, yalnızlığımdan kaçıyorum, korkularımdan kaçıyorum, acılarımdan kaçıyorum, kaçmaktan bile kaçıyorum ama bir türlü kendimden kaçamıyorum.
Ebu Ali Ed-Dekkak rahimehullah der ki:
Hasta durumda olan salih bir dostumu ziyarete gittim. 0 büyük şeyhlerdendi, etrafında talebeleri vardı, ağlıyordu. İyice yaşlanmıştı. Ben ona:
Ey şeyh! Niye ağlıyorsun, yoksa seni ağlatan dünyalık - midir? diye sordum.
-Hayır! Ben kaçırdığım namazlara ağlıyorum, dedi. Bunun üzerine ben:
- Bu nasıl olur! Siz sürekli namaz kılardınız, dedim. Bana dedi ki:
- Ben bu zamana kadar kıldığım zamanlarda hep gaflet için- de secdeye gittim. Ve başımı secdeden gaflet içinde kaldırdım ve ben bu gaflet üzerine ölüyorum, dedi.
Hocalar devamsızlığı neden bu kadar önemsiyor. Bazı derslere gitmek beni strese sokuyor. Ne vardı yarın gitmeseydim, şimdiden üzülmeye başladım yarın için. :(
bizim hocalarımızın çoğu bir de başımızda bekliyorlar imza attığımızda mxkxmdkdkd başkalarının yerine de imza atmayalım diye djdknd böyle bir sıkıyönetim düşün çiçeğim😬 üninin tadı falan kalmıyor hahsjsjdjd