112 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
25 saatte okudu
Bir sinek kadar olamadık
Kısacık bir öyküydü ama öyle anlamlıydı ki... Savaş halihazırda sürüp giderken bir grup sineğin daha mutlu ve huzurlu yaşamak için Nepal'deki keşişlerle yaşamaya gitmesi ve bu yolda savaşta olan bir bölgeye uğramasıyla başlayıp devam ediyor. Bir küçük sinek, savaşı durduruyor ama benim esas sorguladığım nokta şu. Savaştan uzak yaşamak, mutlu ve huzurlu olmak, bir dağa çekilip orada sessizce dünyanın yoluna girmesini beklemek doğru mu? Herkes savaşacak değil tabii ki ama durdurmak için ne yapıyoruz? Bir sinek kadar cesaretli olamıyor muyuz? Mazlumlar, masum çocuklar acımasızca katledilirken biz dağımıza çekilip keşişçilik oynarken neyi amaçlıyoruz? Biz kendi evlerimizde kendi dünyalarımızdayken birileri ölmeye devam ediyor, edecek. Bombalar yağacak, evler yıkılacak, canlar verilecek. Ama olsun, biz mutlu olalım yeter. Değil mi?
Savaşı Bitiren Sinek
Savaşı Bitiren SinekBryndis Björgvinsdottir · Can Çocuk Yayınları · 2017274 okunma
210 syf.
10/10 puan verdi
Aile Bağları Zorluklara Karşı Kazanıyor
* Savaş, Kıtlık ve Afetler Bir Ailenin Direniş Destanı Bir varmış, bir yokmuş... Çin'in geniş topraklarında, Fugui adında varlıklı bir ailenin oğlu varmış. Gençliğinde kumar ve afyon gibi kötü alışkanlıklara kapılarak tüm servetini kaybeden Fugui, ailesini de yokluğa sürüklemiş. Bu talihsiz olaydan sonra Fugui, geçmişin hatalarını telafi
Yaşamak
YaşamakYu Hua · Jaguar Kitap · 20164 okunma
Reklam
136 syf.
10/10 puan verdi
·
25 saatte okudu
İlk defa bir kitabı ağlayarak okudum:/ Muhteşem ötesi kurgusuyla Cengin Aytmatov gerçek sıkıntıların gerçek acıların ne olduğunu öğretti. En beğendiğim ve tekrar okuyacağım kitaplar arasında birinci sıraya yerleşti. Kesinlikle herkes okumalı. Romanda erkekleri askere alınan bozkırın ortasındaki bir Kırgız köyünde geride kalanların çektiği sıkıntılar anlatılıyor. Eldeki yetersiz yiyeceğin muhtaç olandan başlanarak dağıtılması, dört gözle beklenen hasat zamanları, umutların hasat zamanına ertelenmesi, savaş yüzünden ürünün hemen hepsinin merkezden istenmesi, boşa çıkan umutlar, yine açlık, sefalet, bir yandan cepheden gelen ölüm haberleri, umutsuz bekleyişler, savaşın uzun sürmesi üzerine aşağı çekilen cepheye çağrılma yaşı, anaların evlatlarını bir bir askere göndermesi, ayrılıklar, gözyaşları... Yani tek kelimeyle ve bütün zulmetiyle; savaş.
Toprak Ana
Toprak AnaCengiz Aytmatov · Ötüken Neşriyat · 202262,1bin okunma
221 syf.
·
Puan vermedi
·
17 günde okudu
+297
Savaşçının laneti Vay vay vay vay demek istiyorum. İki oturuşta tamamen bitirdim. İhanet üstüne ihanet, bu kadar çok ihanete en son yaprak dökümü izlerken şahit olmuştum. Kim kimin babası kim kimin aşkı anlamak için beynimi iyice zorladım. Göz renklerinden tahminlerde bulundum. Gizem üstüne gizem, kah geçmişe gittik kah günümüze döndük kah ruhlar
Savaşçı'nın Laneti
Savaşçı'nın LanetiDila Beyaz · Arete Yayınları · 20241 okunma
340 syf.
7/10 puan verdi
CIA'in gerçek zannedip Almanların savaş arşivlerinde umutsuzca adını aradıkları ve nihayet roman kahramanı olduğunu kabul etmek durumunda kaldıkları Stirlitz'in Sovyetler'de epey meşhur olmuş ve TV dizisine de uyarlanmış romanı bu. Yar Yayınları'nın '70'ler modasına uygun çok çekici kapak tasarımıyla sunduğu roman, benim tipimdeki bir okur için okunmadan geçilemezdi. Ancak III. Reich'ın birinci ve ikinci sınıf as kadrosu hakkında pek bir şey bilmeyen okurlar epey sıkılacaktır. Phillip Kerr romanları kadar iyi değil ama harikulade bir baş karakteri var: SS'in içine sızıp üst rütbelere yükselmiş ve işini aksiyonla değil beyniyle yapan; Müller'i Schellenberg'e Himmler'i Bormann'a düşürmeyi bile beceren bir Sovyet ajanı: Albay Maksim Maksimoviç Isaev. Nam-ı diğer Otto von Stirlitz.
Baharın On Yedi Anı
Baharın On Yedi AnıJulian Semenov · Yar Yayınları · 20243 okunma
624 syf.
10/10 puan verdi
Kuvayı Milliye’nin Doğuşu
Okumak için bu kadar geç kaldığıma pişman olduğum nadir romanlardan biri. Milli mücadele dönemini bu denli gerçekçi ve tüm yönleriyle anlatmayı başarabilen başka bir roman var mıdır, okudukça göreceğim. Hem tarihi olaylar çok iyi aktarılmış, hem olayların insan karakterleri üzerindeki yansımalarını çok iyi ifade edilmiş. Yakup Kadri’den ve Halide Edip’ten de bir çok roman okudum. Fakat dilinin bu kadar akıcı ve olayların bu denli sürükleyici ilerlediği başkaca bir romana rastlamadım. Küçük Ağa’nın onlar kadar konuşulmuyor oluşu oldukça üzücü. Roman karakterlerinin yaşamları detaylıca tasvir edilerek o dönemin zorlu gerçekçiliği sonuna kadar içine işletiliyordu insanın. Gözlerim dolu dolu, ilmek ilmek okuyup sindirdiğim panaroma gibi bir romandı. Kitabın basımının eski oluşu, sayfaları çevirirken aldığım o yaşanmışlık kokusu okumamı ayrı bir keyifli kıldı. Benim için tarihi edebiyat işte tam olarak bu romandır. “Bir millet mezarının kıyısında boğuşuyor, yeniden hayata katılmak için dişini tırnağına katıyordu. Bu trajik savaşta yenilişin hesabını yapmak kolaydı. Zor olan, Küçük Ağa’yı terleten, diken üstünde gibi tedirgin eden, zaferdi, zaferden sonrasıydı. Zira, o inanıyordu ki, başlangıç bu günler değildi, başlangıç zafer denilen şey olacaktı. Başlangıç, yani Türkiye’nin hayatıyla ilgili asıl savaşın başlangıcı. Ve bu savaş zaferden sonra başlayacak iyilerle kötüler, mideciler ve budalarla vatanseverler arasında geçecekti.”
Küçük Ağa
Küçük AğaTarık Buğra · Ötüken Neşriyat · 198410bin okunma
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.