Rostovların evinde aşk havası
Bu hava sanki , “Mutluluk dakikalarının peşinden koş, kendini sevmek, sevilmek için zorla! Dünyadaki tek gerçek bu, gerisi anlamsız. Ve biz burada, sadece bununla ilgileniyoruz,” diyordu.
Tehlike yaklaşırken insanın içinde aynı derecede güçlü iki ses duyulur; birincisi çok mantıklı bir sestir, insana tehlikenin cinsini ve özelliklerini incelemesini ve ondan kaçmanın çarelerini bulmasını öğütler. İkinci ses ise sanki daha da mantıklıdır; yaklaşan tehlikeyi düşünmek yalnızca mutsuzluk ve acı vereceğine ve zaten insanın olacakları tahmin edip olayların genel gidişatını değiştirmeye gücü yetemeyeceğine göre, en iyisi insanın başına gelene kadar korkunç olaylara gözlerini kapatmak ve tatlı şeyler düşünmektir, der bu ikinci ses.
Reklam
Ve Byron'a anlattılar genç papa­zın altı ay geçtikten sonra hala aynı derecede coşkun oldu­ğunu, hala İç Savaş'ı ve bu savaşta ölen bir süvari olan dedesini ve Jefferson'da General Grant'ın yanan depolarını anlattığını sonunda sözlerinden bir anlam çıkmaz olana dek. By­ron'a anlattılar nasıl kilise kürsüsünde de böyle konuştuğu­nu, kürsüde de gene deli gibi, dini sanki bir düş gibi kulla­narak. Bir karabasan değil, ama kitaptaki kelimelerden daha hızlı giden bir şey; toprağa değmesi bile gerekmeyen bir ka­sırga gibi. Ve yaşlı adamlarla kadınlar hoşlanmıyordu, bun­dan da.
Sayfa 65 - Light in August, William Faulkner, İletişim Yayınları, Çeviri ve Önsöz: Murat Belge, 5. Baskı, 2015Kitabı okudu
Mezarlık bir yıkıntı yeri sanki. Tabutlar, cesetler darmadağın ortalıkta. Ölüler bir daha öldürüldüler; ama parçalananlardan her biri bizden birinin hayatını kurtardı..
Sayfa 70 - Everest YayınlarıKitabı okudu
Ah keşke bir kere unutsa da bu unutması ile kalsaydı! Ama nerede, o kendisi unuttuğu gibi kendi dışındaki unutanları gördüğünden, ne kadar unutmaya yönelik -teşvik edici ya da caydırıcıvasıta varsa bunları kullanır, gece gündüz kendini ve başkalarını aldatıp durur. Nihayet hiç hakkı olmadığı hâlde hayâ edip yüzü kızarmadan, kendi şahsi alanı dışında dahi Allah'ın adının anılmasına onun ululuğunun ve büyüklüğünün ifade edilmesine katlanamaz. İyi ya da kötü günde, kalbinde Allah'tan başkasına yer vermeyen biri, Rabbine duyduğu muhabbetin coşkusuyla “la ilâhe illallah” veya “Allahu ekber” diye mırıldansa unutan insan, tüm insanlığa gözü kara savaş ilan etmiş olan ve insanlığı önü alınamaz bir felakete mahküm eden bu köktendinciliğin tehditlerine pabuç bırakılmaması için yaygarayı basar.Sanki kendi unutması hakmış ve bâtıl bir şey değilmiş, kimseye zararı olmayan iyi bir şeymiş gibi... Dahası kendisinden başkasının söylediği asla hakikat olamayacak bir bâtıldan ve meymenetsiz bir kötülükten ibaretmiş gibi...
Hollandalılar üç kez savaştılar ( 1652-1654, 1665-1667, 1672-1674) Hollandalıların elinin dünyanın her yanına uzanmasından şikayetçi olan bir İngiliz şöyle demişti: '' Sanki Şeytan her yere Hollandalı sıçmış''
Sayfa 359 - Türkiye İş Bankası YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.