Yirminci yüzyılın ortasındayız. Sesini günden güne yükselten irtica bağırıyor.
"Kız okullarını oğlan okullarından ayıralım. Kız öğrencileri köy enstitülerine almayalım." (Sanki tarlada ve fabrikada da kadını erkekten ayırabilirlermiş gibi.)
"Ulûmudiniye okutalım da şu bozuk ahlakınız düzelsin." (Sanki kendi ahlaklarında din ile düzelecek taraf kalmış gibi.)
Dünyanın neresinde bir gerilik varsa dört elle sarılıyorlar. Hür ve efendi bir milletin içinde yaşadıklarını unutup uşaklara dalkavukluk ediyorlar. Ankara'nın bir camisinde beş on ihtiyar bir hacı babanın eteğini öpünce utançlarından yere geçecekleri yerde sinsi ve memnun gülümsüyorlar. Çünkü onların kanaatlerince, bu millet ne kadar uyuşturulursa, kendi hak edilmemiş ekmeklerini o kadar emniyetle yiyeceklerdir.
Daha dün Atatürk'ün etrafında ileri düşünceli, laik zihniyetli görünmeye çalışan bu ikiyüzlüler, şimdi yeşil sarığı küflü kafalarına geçirip diyorlar ki: Amerika'da da, İngiltere'de de ahlâk dine dayanırmış. Bu ne kadar kökü içeride düşünce böyle? Amerika'da bir sürü de tarikat vardır. Şu halde hemen tekkeleri de açalım. Suriye'ye, Mısır'a giden şeyhleri geri çağıralım, sokakları keşküllü dervişlerle dolduralım.
Ne hallere düşmüşler!.. Demek halkın gözünü boyamak için ellerinde başka çareleri kalmamış.
Aklıma üşüştürdükleri nedeniyle bile Gülten Akın'ı ve Didem Madak'ı sevgiyle ve saygıyla anıyorum. Akıllı kadınlar ilham veriyor, çoğaltıyor. Yaşamak için cesaret veriyor.
Sadece insanın ruhu kurtarılabilir; hayvanların tek hakkı, acı çekme hakkıdır. Birkaç yıl önce bir İngiliz rahibi şöyle yazıyordu: “Bazı insanlar başkalarının hayatı, refahı ve mutluluğu için acı çeker ve ölürler. Bu yasanın sürekli işlediğini görebiliriz. Dünya bunun en yüce örneğini (adını saygıyla anıyorum) Golgotha'da görmüştü. Hayvanlar niçin bu yasadan muaf olsun?" Papa IX. Pius, teolojiye göre insanın hiçbir hayvana karşı bir görevi olmamasından ötürü, Roma'da hayvanlara karşı zulmün önlenmesiyle ilgili bir derneğin kurulmasına izin vermemişti.' Nasyonal Sosyalizm hayvanları koruyan bir rejim olmasıyla övünüyordu, evet; ama bunun tek amacı da birer doğal yaratık olarak görülen o “aşağı ırkları” daha da aşağılamaktı.