Karanlık aydınlığın doğduğu ve tükendiği yerdir...
Sessizim, siz 1000Kitap okurlarını esinler.
Her şey aslına ve ahdine uyarak düşünmeyle başladı. İnsan hem yaratılmışların en güçsüzü ve hem de yaratılmışların en güçlüsüdür. İlk yaratılmış olarak kabul edilen Hz. Âdem düşüncesizliğinden mi atıldı cennet adı verilen bahçeden? Karşısında zekâyı iyi kullanan bir kötü vardı, ismi Arif olan. Hz. Âdem’i
Novalis", erken Alman romantizmi'nden yazar ve filozoflarindan 1i olup gerçek adı "Georg Philipp Friedrich Freiherr von Hardenberg" dir. Novalis 1790'dan 1794'e kadar Jena'da hukuk okuyup eğitimi sırasında Schiller ile tanışmış ve Schiller'in derslerine katılmıştır. Schiller'in hastalık döneminde ona dostluk göstermiştir. Ayrıca
"Bu köyde çok üzüleceğim ben, biliyorum. Büyük güçlüklerle karşılaşacağım. İki yol var, ya bırakıp kaçmak. Terketmek buraları, yılmak, ya da her şeye katlanmak. Çarpışmak, gücümce bir şeyler yapmak. Bu insanlara yardım etmek. Birinci yolu kim seçer? Zayıflar, kendine güvenmeyenler. Halkı sevmeyenler. Ben böyle miyim? Kabul edebilir miyim
Şu andan itibaren sonsuza dek her şeyi gözlemleyip kaydetseydik (olasılık dediğimiz şey en sonunda kesinliğe dönüşürdü) ve biz dünyada olan biten her şeyin belli bir sebep ve yasa dahilinde gerçekleştiğini ve dolayısıyla, aslında tesadüf ya da kader gibi görünen şeylerin bile olması gerektiği için olduğunu fark ederdik. Zaten Platon'un evrensel döngü doktriniyle kastettiği şey de buydu; sayısız yüzyıllar geçtikten sonra, her şeyin başlangıçtaki durumuna dönmesi gerektiğini söylüyordu.
Çıkarılan fosillerin birbirleriyle ilişkileri ve evrimsel analizi uzmanlar tarafından yapılır ve makalelerle ilan edilir. Uzman olmayan gözlerin fosilleri analiz edip sınıflandırması mümkün değildir. Üstelik sadece fosillere bakarak evrimi yargılama da hatadır; zira fosiller olmaksızın da evrimin gerçekliğini anlayabileceğimiz sayısız yöntem vardır (moleküler kanıtlar başta olmak üzere). Günümüzde toplamda 250.000 farklı fosil türü bilinmektedir ve en iyimser hesaplara göre bu, tüm fosil türlerinin %0.006'sı (yüz binde 6’sı) kadardır. Bunun sebebi, fosilleşmenin çok zor bir süreç olmasıdır. 1999 yılında yayımlanmış ve birçok farklı fosilleşme istatistiğini analiz eden bir makalede, tüm türlerin sadece %25-30 arasına ait bireylerin fosilleştiği belirtilmektedir. Eğer ki omurgalı hayvanlar dikkate alınacak olursa, bugüne kadar yaşamış olan omurgalıların %85-97 arasının asla fosilleşmeyeceği öngörülmektedir. Bu sayılar gerçekten baş döndürücüdür. Üstelik bu az sayıda fosilleşmiş türlerin ve bireylerin de çok çok küçük bir miktarı bilim insanları tarafından keşfedilebilmektedir.