Düşüncelerimi ve ilkelerimi kesin olarak belirlemeliyim ve iyice düşündükten sonra, hayatımın geri kalan bölümünde ne olmaya karar vermişsem, o olayım.
Yapmak istediğimiz şeyler, büyük ölçüde inanmamız gerekenlere bağlıdır ve en doğal ihtiyaçlarımızın dışında kalan her şeyde, eylemlerimize hâkim olan fikirlerimizdir.
Gerçek dertler beni az etkiler; karşılaştığım sorunlarla baş edebilirim ama korktuklarımla asla.
Ürkmüş hayal gücüm onları türlü şekillere sokar, genişletir, büyütür.
Beklemek, karşılaşmaktan daha müthiştir; tehdit, darbeden daha kötü.
Sosyoloji hem toplumsal dünyayı çerçeve altına alma yollarını hem de kavramaya ve açıklamaya dönük yöntemleri içermektedir. Terimin kendisi 19. yüzyılın erken dönemlerinde kullanılmıştır. Sosyoloji yeni fenomenleri kavramaya ve mevcut fikirleri deneyimler ve verilere karşı sınamaya dönük süregiden bir faaliyet alanıdır. Tarih geçmişte yaşanan eylemlerle ilgilenirken sosyoloji mevcut toplum üzerine odaklanır.
Sosyoloji diğer çalışma sahaları gibi insan eylemlerini sorgulamaya dönük sorulara biçim vermiş bilişsel perspektiflerin yanı sıra kendi yorumlama ilkelerine de sahiptir. Bu bakış açısıyla sosyolojinin beşeri eylemleri daha geniş temsillerin unsurları olarak görmesiyle ayrıldığını söyleyebiliriz.(s.18.)
Kitabın yazılış amacı deneyimlerini başkalarıyla birlikte ve onlarla anlamakta,
insanlara yardımcı olma amacıyla yazılmıştır. Görünüşte tanıdık olan şeyin nasıl yeni ve farklı şekillerde yorumlanabileceğini göstermeyi amaçlanmıştır. Kitabın amacı gündelik idraklarımızın ön planında olmasını, gündelik yaşamlarımızın parçası olan veya yaşamlarımızı şekillendiren meselelere değinerek okuyucuya sunmuştur. Yaşamlarımızı ve deneyimlerimizi doğrudan biçimlendiren konular üzerine yazılmış sosyolojik bir yorumlama çalışmasıdır.
Anlamak yola nasıl devam edeceğimizi bilmektir ve nasıl yapacağımızı biliyorsak anlamışız demektir.
Farklılıkların kendi başlarına birer olgu olduğunu varsaymamızın sebebi tam da bu örtüşmenin kendisidir, iki şey arasındaki (hareket etme ve dünyayı görme biçimimiz) bu uyumdur.
Bu karışımda hem huzur hem de kesinlik buluruz.
Dünyada varolurken yaptığımız ayrımlar yolumuzu çizmemizi ve iletişim kurmamızı sağlar.
Girdiğimiz mübadelelerde ve kurduğumuz ilişkilerde dayandığımız arka planın parçasıdırlar.
Pragmatist felsefeci William James’in belirttiği gibi “şurası oldukça açık ki hakikati kabul etme yükümlülüğümüz koşulsuz olmaktan alabildiğine uzak ve olağanüstü derecede koşullara bağlı bir şeydir.”
Sapmalar başkalarında derin düşüncelere yol açabileceği gibi tepkilere de vesile olabilir.
Normalde toplumu meydana getirebilecek yeteneklerine, becerilerine ve katkılarına rağmen, farklı kişiler olarak tanımlanmış insanları dezavantajlı konumda bırakır.