Arthur Schopenhauer'ın kadınları yerden yere vurduğu kitabı. Kendisi her ne kadar bir "düşünür" olarak anılsa da bu kitabı yazarken pek düşünememiş! Kadının bir birey olduğunu fark edemeyen, cinsiyeti sebebiyle insanları aşağılayıp, yerden yere vuran birine "düşünür" demek gerçek düşünürlere hakarettir. Ayrıca kendisi çok eşliliği de savunur. Kadınları "kafası fazla çalışmayan, sadece erkekleri eğlendirmek için varolan, çocuk doğurup büyütmesi gereken, savurgan, miras hakkından mahrum olmaları gereken, erkekle aynı hakları almaya layık olmayan" canlılar olarak tanımlamış kendisi. Bugün "yobaz" dediğimiz insanları bile aşmış düşünceleri.
Schopenhauer'e göre, istemenin herhangi belirli bir kesiti sona erer fakat istemenin kendisi değil. İstemeyle eriştiğimiz hiçbir şey istemenin/iradenin kendisini asla ortadan kaldıramaz; Schopenhauer'in söylediği gibi, " Onun arzularının sınırı yoktur, onun taleplerinin sonu yoktur, her tatmin edilmiş arzu yenisinin doğumuna sebebiyet verir. Dünyada hiçbir tatmin, şiddetli arzulamasına yetişemez."
arthur schopenhauer'in 38 hile yoluyla bir tartışmadan nasıl galip çıkılacağını anlattığı eseridir.
diyalektik bir konuşma sanatıdır ve onun aracılığıyla bir önerme çürütülür yada ileri sürülüp ispatlanır ve bu konuşmacıların soru ve cavaplarıyla yapılır. diyalektik bir akıl yürütme yöntemidir.
yunanca eris kelimesinden (yunan mitolojisinde anlaşmazlık tanrıçası) gelen eristik ise kazanma amaçlı tartışma bilgisi, tartışmaları kazanma sanatıdır. tartışmayı gerçeğe ve doğruya ulaşma aracı değil haklı çıkma amacı sayan felsefe yöntemidir.
schopenhauer'in oldukça makyavelci görünen 38 maddesi, tartışmada savunduğu şey doğru olduğu halde hileli argümanlara kurban gidenler için kullanışlı bir bilgi oluşturur.
giriş bölümünde, tartışırken objektif doğruyu dikkate almamayı salık verirken son maddede şu sözler yer alır:
"yalnızca iyi tanıdığın, saçma sapan şeyleri savunmayacak kadar anlama yetisine sahip olduğunu ve utanılacak durumlara düşmeyeceğini bildiğin kişilerle tartış; otoritenin dikte ettiklerine göre değil, nedenlere, gerekçelere dayanarak tartışmayı bilenlerle; sunulan nedenleri dinleyip dikkate alanlarla; ve nihayet, gerçeğe değer veren, karşı tarafın ağzından bile olsa iyi nedenleri memnuniyetle dinleyen ve doğruyu karşı taraf söylediğinde, yani kendisi haksız olduğunda da bunu hazmedebilecek kadar adalet duygusuna sahip olanlarla tartış. demek ki yüz kişi içinde tartışmaya layık bir kişi bile zor çıkar. geri kalanı ise bırakın ne isterlerse onu konuşsunlar, çünkü budalalık insan hakkıdır."
Eristik DiyalektikArthur Schopenhauer · Sel Yayıncılık · 20112,485 okunma
Burada anlatılanlar, Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra araştırma konusu olan ve "dikenli tel hastalığı" sendromuyla tanışmamızı sağlayan cezaevi yaşamı psikolojisine katkıda bulunabilir. Le Bon'un bir kitabındaki çok iyi bilinen bir deyişi biraz değiştirerek anacak olursam, "kitlelerin psikopatolojisine" ilişkin bilgimizdeki