Emirhan Hasanoǥlu

Emirhan Hasanoǥlu
@seaque
Yaşamla ilgili her şeyde olduğu gibi, solumada devreye giren rakamlar da sersemletici, hatta fantastik boyutlardadır. Her nefesle havaya yaklaşık 25 sekstilyon (2,5 × 1022) oksijen molekülü veririsiniz. Bu öylesine büyük bir sayıdır ki bir günlük solunum sonucu, büyük olasılıkla şu ana kadar yaşamış her bir insanın verdiği nefesten en az bir molekülü içinize çektiğiniz anlamına gelir. Ve bugünden başlayarak sonsuza kadar var olacak her insan da arada sizden bir nefes çekecektir kendine. Atomik düzeyde, bir bakıma ölümsüz sayılırız.
Sayfa 218Kitabı okudu
Reklam
Şaşırtıcıdır, sağlık konusundaki bütün olumlu gelişmelere karşın, günümüzde kalp hastalıklarından ölme olasığınız, 1900 yılıyla karşılaştırıldığında yüzde 70 daha fazladır. Bunun bir nedeni, o dönem insanının kalp krizi geçirmeye fırsat bulamadan başka etkenlerden ölmesiyse bir neden de insanların yüz yıl önce akşamlarının beş ya da altı saatini bir ekran karşısında, koca bir kâse dondurma kaşıklayarak geçirmemiş olmasıdır.
Sayfa 124Kitabı okudu
Şimdi şöyle bir bakın çevrenize. Gözler beyne saniyede yüz milyar sinyal gönderir. Ama bu, hikâyenin yalnızca bir kısmıdır. Bir şey "gördüğünüzde” bilginin sadece yüzde 10'u optik sinirden (görme siniri) gelir. Beyninizin diğer kısımları, sinyalleri çözümlemek -yüzleri tanımak, hareketleri yorumlamak, tehlikeyi belirlemek- zorundadır. Bir başka deyişle, görme eyleminde esas mesele görsel sinyallerin alınması değil, onlara anlam verilmesidir. Her görsel girdi için bilginin optik sinir boyunca yol alıp işlenmek ve yorumlanmak üzere beyne ulaşmasına kadar çok küçük ama algılanabilir bir sürenin -200 milisaniye ya da saniyenin beşte biri kadar- geçmesi gerekir. Saniyenin beşte biri, hızlı tepki gerektiren durumlarda (üzerinize doğru gelen bir araba gördüğünüzde geri adım atmak ya da başa gelecek bir darbeden kaçınmak gibi) hiç de önemsiz bir süre değildir. Bu kısacık gecikmeyle daha iyi baş edebilmemiz için beynin yaptığı olağanüstü bir şey vardır: Ortamın o andan beşte bir saniye sonraki koşullarını kesintisiz tahmin eder ve "şimdi” olarak gördüğümüz anı sunar bize. Bunun anlamı, dünyayı hiçbir zaman "şu an” olduğu haliyle değil, saniyenin beşte biri sonrasında olacağı haliyle gördüğümüzdür. Yani, bütün ömrümüzü, gerçekte henüz var olmayan bir dünyada yaşayarak geçiririz.

Reader Follow Recommendations

See All
Beynimizle ilgili belki de en tuhaf ve sıra dışı gerçek, aslında ne kadar gereksiz olduğudur. Yeryüzünde hayatta kalabilmek için ne müzik parçası bestelemenize ne felsefeyle ilgilenmenize gerek vardır; ihtiyacınız olan tek şey, bir dört ayaklıdan daha akıllı olmaktır. Öyleyse gerçekte ihtiyaç duymadığımız bir zihinsel kapasiteyi üretmek için neden bu kadar enerji harcayıp riske girdik? İşte bu, beyninizin size beyninizle ilgili söylemeyeceği birçok şeyden yalnızca bir tanesidir.
Hiç kuşkunuz olmasın ki burası bir mikroplar gezegeni. Buradaki varlığımız onların keyfine bağlı. Bize zerre kadar ihtiyaçları yok ama biz onlarsız bir gün içinde ölüp gideriz.
Reklam
Reklam
303 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.