Hak ettiğimizde gururlanmak, övünmek elbette en tabi hakkımız. Fakat kişinin kendindeki eksiklikleri bir tür ego kabarması ile telafi etmeye çalışması bu davranışın hastalığa dönüşmesine sebep oluyor. Üstelik sanılanın aksine hastalıklı ego, kişinin kendisini sevemediği zamanlarda çok daha fazla ortaya çıkıyor. 🕊️
#alıntı #şişkin ego
İyi hissetmek için o kadar çok sebep bulabiliyordu ki rüzgârın inatla itekleyerek başının üzerine topladığı bulutlarla içini karartacak değildi. Bir an tedirgin oldu olmasına ama o gün içindeki güneşi kimsenin almasına izin vermeyecekti. Tüm duyuları sıcacıktı, antik kente yıllar öncesinde olduğu gibi bakıyordu, her şeyin daha saf ve masum olduğu zamanlardaki gibi… Hatıralarında paslanmış, çürümeye yüz tutmuş geçmişin izlerini o gün silip atacaktı. Kurumuş otlara bastığı an da kav gibi olan yüreği çatırdayıverdi. Tutuşmanın ne demek olduğunu bir kez daha anımsadı, kendini bırakmayacaktı, kararlıydı, ikinci adımını atarken birkaç damla yağmur tenine düşüverdi. Rüzgârı kesecek olan yağmur imdadına yetişmişti, artık tarihin içine kendi geçmişine doğru daha hızlı adımlarla gidebilirdi. Onu savuracak hiçbir duygu kalmamıştı. Şimdi…
- - -
Kimse duymadan ölmeliyim.
Ağzımın kenarında
Bir parça kan bulunmalı.
Beni tanımayanlar
"Mutlak birini seviyordu" demeliler.
Tanıyanlarsa, "Zavallı, demeli,
Çok sefalet çekti."
Fakat hakiki sebep
Bunlardan hiçbirisi olmamalı..
- - -
Adam yayınları, Nazım Hikmet'in, korunmuş, sağlığında basılmamış ya da özensiz basılmış olan yapıtlarını, müsveddelerini, durumlara, türlere göre değerlendirmelere giderek, sanatçının özelliklerini, kendine özgü kullanımlarını gölgelemeden, yanlışlık, karışıklık, ve tutarsızlıkların giderilmesini sağlayarak toplu yapıtlar derlemesini sunmuştur.
Okumuş olduğum ilk Aytmatov eseri, nereden bilebilirdim ki Aytmatov’un beni böylesine bir duygu silsilesine sürükleyeceğini ve büyük bir etki bırakabileceğini üzerimde.
Toprak Ana, savaşın ardında bıraktığı etkileri, sarsıntıları, yıkılan hayatları, ben öğretmen olmak istiyordum diyen gencecik çocuk askerlerin hayallerini umutlarını, geride kalanların mücadelesini anlatıyor bizlere. Savaşmadan yaşayamaz mı insanoğlu? sorusunu yöneltmeyi de ihmal etmiyor fakat bir cevap almaktan ziyade sanki hayatı sorgulatmak istercesine soruyor o soruyu bizlere.
Okurken kalbim, ruhum tüm benliğim Tolganay ile birlikteydi. Tolganay güçlü mü güçlü bir Kırgız kadını. İkinci dünya savaşı sırasında toprakları, halkı ve biricik gelini Aliman için verdiği mücadelesi ile insanın kalbinde taht kuruyor ve aynı zamanda da içimde kalan bir ukdeye sebep oluyor. Kitabın her sayfası acı dolu her sayfası özlem barındırıyor, bir de araya giren toprak ananın konuşmaları yok mu her defasında insan neye uğradığını şaşırıyor.
Kalemini geç tanıdığım için kendime çokça kızdığım Aytmatov’un bu eserini okumanızı şiddetle öneriyor, kitapta çok beğendiğim bazı kısımları sizlerle paylaşıp keyifli okumalar diliyorum.
Candan istediğim, şey öğretmen olmaktı. Ama, beyaz tebeşir ve cetvel yerine, elime asker tüfeği almak zorunda kaldım. Bunun sorumlusu da ben değilim.
---
Geleneklerimize göre bir kadın ölüyü gömmek için mezarlığa gidemez, bu işi erkekler yapar. Ama ben gittim ve kimse bir şey diyemedi.
---
O yılın ilkbaharında Aliman’ın mezarına çiçekler diktim . Her bahar dikiyorum . Çiçekleri çok severdi .
Toprak AnaCengiz Aytmatov · Ötüken Neşriyat · 202262,1bin okunma