Her şeye baştan başlamalıydım. İlk önce "Uyku nedir?" sorusunun olduğu bölümü okudum. "Vücuttaki tüm kaşların, vücudun isteğiyle gönüllü olarak kapatılması ve bu süre içerisinde vücutta bir anlamda yapım işlemi yaşanması süreci." olarak anlatılıyordu. Uyku gerçekten de ne garip bir şey. Biz uyurken içimizde yapım işlemleri sürüyor. Vay canına!
Uykumla sağlam bir bağ kuramadım. Gitmesi gerektiğinde kalıyor, kalması gerektiğinde gidiyor. Kendi başına takılıyor. Anlayacağınız çok yaramaz, ele avuca sığmıyor.
Uyku denilen şey, günlerden cumartesi ya da pazar olduğunu nereden biliyor acaba? Bence kesin biliyor. Pazar günü sabahın 5'inde gözlerim açıldı, fıldır fıldır. Yatağın içinde öylece oturdum. Neden mi? Bir bilseydim... İşte bundan kesin biliyor, diyorum. Bir gün bilim insanı olursam bunu mutlaka araştıracağım. Ne çok araştırmam gereken şey var! Çok çalışmam gerek çok.
--Ama anne, odamı topluyorum yine dağılıyor. O zaman niye boşu boşuna uğraşıyorum ki? diye sordum.
--Annem "Yemek yiyorsun, sonra bir daha acıkıyorsun Kâmil, o zaman acıkınca yemek yeme" dedi.
Sevgili Günlüğüm,
Hayatta yalnız olmadığımızı
ve hiçbir canlının da yalnız
bırakılmadığını bugün bir kez
daha gördük. Allah’a ne kadar
şükretsek az. Onu tanıyıp, ona
ibadet etmek ve sevgimi daha
iyi göstermek istiyorum..
Örümcekler ağ örmeye devam ederlerse, havalar iyi gidecek demektir. Eğer ağ örmezlerse, havalar soğuyacak, yağış gelecek demektir. Hepimiz çok şaşkındık. Onlara bu ilmi veren Allah Teâla’dan başkası olabilir mi? Onlar ne yapacaklarını bilip, ona göre yaşıyorlar.
“Rabbin bal arısına şöyle ilham etti: “Dağlardan,
ağaçlardan ve insanların yaptıkları çardaklardan
(kovanlardan) kendine evler edin. Sonra
meyvelerin hepsinden ye de Rabbinin sana
kolaylaştırdığı (yaylım) yollarına gir. Onların
karınlarından çeşitli renklerde bal çıkar. Onda
insanlar için şifa vardır. Şüphesiz bunda
düşünen bir (toplum) için bir ibret vardır.”
(Nahl Sûresi, 68-69. ayetler)