İnsanlar şehir gibiydi. Bazı kötü yönleri var diye bütün şehirden nefret etmezdiniz. Sevmediğiniz yanları, birkaç tane tehlikeli ara sokağı ve mahallesi olabilirdi ama bir şehri yaşanılır kılan şey iyi yönleriydi.
Herkesin her şeyi kolayca konuştuğu
Arkasını döner dönmez unuttuğu zamanlardı.
Bütün güneşler, içinde doğup içinde batan biriydim
Kekeleyen bir yaşamın hecesinden gelmiştim sana.
Onların sorunu zaman; zamanı geçirmek; zamanın kendiliğinden, tek başına, onların çabasına gerek kalmadan, onları bunu yapmaya zorlamadan, yorgunluktan bitkin düşmüş yürüyüşçülerin içinden geçer gibi, kendi içlerinden akıp gitmesi; halam işte bu yüzden konuşuyor, ağzından çıkan sözler, zamanı gözle görülür biçimde devindiriyor, oysa ağzı kapalı kaldığında zamanın devinimi duruyor, dev cüssesiyle ve ağırlığıyla karanlıkların içinden beliriyor, buysa zavallı halamı korkutuyor ve paniğe kapılarak, telaş içinde, kızının çocuğunun ishali ile başının dertte olduğunu anlatacak birini arıyor; " evet Jean-Marc, ishal, ishal, bir doktora gitti, sen o doktoru tanımazsın, bizden az uzakta oturuyor, onu yıllardan beri tanırız..."
Bu dünyada doğmuş olmak ister şans, ister şanssızlık olsun, yaşamını burada geçirmenin en iyi yolu, benim şu anda yaptığım gibi, ilerleyip giden neşeli ve gürültücü bir kalabalığa kendini bırakmaktır.