Karakteriniz değiş-tokuş etmek, almak, tüketmek, değiştirmek üzerine kuruludur. İster ruhsal olsun ister nesnel, ne varsa her şey tüketimin ve değiş-tokuşun nesneleridir.
Tüm dünya, ağzımıza layık büyük bir nesnedir; büyük bir şişe, büyük bir elma, büyük bir memedir. İnsan, ebediyen beklenti içinde ve ebediyen düş kırıklığı yaşayan bir emici olup çıkmıştır.
Sevgi bir başkası tarafından etkilenme anlamında bir ‘etki’ değildir. Kökleri insanın seçebilme yetisine uzanan, sevilen insanın gelişip mutlu olması için harcanan çabadır.
Sevmek bir eylemdir; edilgen bir duygu değil. Bir şeyin “içinde olmaktır” , bir şeye “kapılmak” değil. En genel bimiyle sevmenin etken yapısı, sevmenin almak değil öncelikle vermek olduğu biçiminde tanımlanabilir.
Dışta kalmanın üstesinden gelerek yalnızlığının hapishanesinden kurtulması insanın en büyük ihtiyacıdır. Bu eğilimi aşmadaki kesin başarısızlık, delilik demektir.
İnsanlar sevgiye açlar; mutlu ya da mutsuz biten sayısız aşk hikayesi izlerler, yüzlerce saçma aşk şarkısı dinlerler. Buna rağmen, pek azı sevgiye ilişkin bir şeyler öğrenmenin gerekli olduğunu düşünür.