"bu dünyanın dedikodusu toz gibidir. gönül aynasını örter. sen aklını başına al da bir zaman için susmayı kendine huy edin.
Allah'ım! sen her gece ruhları ten tuzağından azad eder, onları dünyaya ait işlerden, hatıralardan kurtarırsın. ruhlar her gece ten kafesinden kurtulurlar da kimsenin hükmü altında bulunmadan, kimseye hükmetmeden hürriyete kavuşurlar. zindandaki mahpuslar gece uyuyunca zindanda bulunduklarından habersizdirler. yüksek mevkilerde bulunanlar da refah içinde yaşayan mutlu kişiler de uykuya dalınca her şeylerini kaybederler. uykuda ne gam, ne kazanmak ve ne de kaybetmek endişesi vardır. ne de şunun bunun hayali...
arif olan zatın hali uyanık iken de işte böyledir. yani arif olan uyanık iken de dünyaya karşı uykudadır. Cenab-ı hakk, Ashab-ı kehf hakkında : 'onlar uykudaydılar.' tabirini kullanmıştır. bu nasıl olur deme. onlar gece gündüz dünya hallerine karşı uykuya dalmışlardır."
...
— Bulamadım değil, arayacağım şeye güvenim kalmadı. Ne
demiştiniz? «Çekirdeği olsa, Bozkır hiç yeşermez mi?» dediniz! Burda, Bozkırın karşısında bu söz büsbütün korkunçlaştı. Şaşırttı beni...
Şefik Ertem, cıgara yakarak bekledi. Emine'nin daldığını görünce güler gibi, içini çekti:
— O gün, bu sözü, gelişigüzel söylemişim, laf arası...
Vahdet-i Vücud’da “Her şey O’ndandır.” demek olan bu inanca göre eşyada, her zerrede Allah’ın kudreti, sanatı görünmektedir. Fakat, görünen şeyler, hâşâ, Allah değildir. Üzerine güneşin nûru düşen her nesneye biz, güneş diyebilir miyiz?