Başkahramanımız Buck bir köpek!!
Santa Clara Vadisi'nde Yargıç Miller ile yaşayan Buck, bahçıvan yamağı Manuel'in ona ihanet edip onu başka insanlara para karşılığı satmasıyla verdiği yaşam mücadelesini konu alıyor. Uysal, uygar, akıllı, şehir yaşamına alışkın olan Buck, gördüğü vahşilik, ilkellik karşısında daha önce hiç karşılaşmadığı davranışlar içinde buluyor kendini. Gördüğü ve yaşadığı hayattan tamamen farklı olan bu yeni hayatında farkettiği bir şey onu daha güçlü yapıyor, orman yasasının egemenliği: ''Sopa kimdeyse yasa odur''
Ve anlıyor ki hayatta kalmak için güçlü olması, boyun eğmemesi şart. Güneyde; sevgi, dostluk yasası egemenken, özel mülkiyete ve kişisel duygulara saygı yeterliyken, kuzeyde ise durumun tam tersi olduğunu görüyor.. Bunları ölçü alan başarıya ulaşamaz.. Sopaya sopa, dişe diş yasası..
Gördük ki, insanlar çıkarları için her şeyi yapabilecek duruma gelebiliyorlarmış. Güçlü olan güçsüzü ezebiliyormuş, ve hayatta kalmakta cidden ölüm kalım meselesiymiş.. Bu bir yaşam savaşıysa borusunu nüfuzu olan öttürüyormuş..
Yer yer yaşadıkları karşısında Buck için üzülsemde onun küllerinden doğduğunu, asıl güçlünün kim olduğunu onlara gösterdiği içinde, ''aferin oğlum Buck düzen böyleyse ayak uyduracaksın sende'' dedim doğrusu.. Hele son sahibi Thornton ile birbirlerine duyduğu sevgi, şefkat, aidiyet hissi.. Sonunda dedim ya, sonunda değer bilenle karşılaştın..
Keyifli okumalar :) :)
