ALPARSLAN TÜRKEŞ
Türk Töresi; büyüklere saygı, itaat, küçüklere sevgi, şefkat, disiplin, büyüğün, küçüğün hakkına hürmettirir. Türk milletinin gücü Türk töresine gelmiştir. Töresi sarsıldığı, Yıkıldığı, bozulduğu için Türk töresinde verilen söz önemlidir. Türk, rastgele vaatte bulunmaz. Rastgele söz vermez. Ağırbaşlıdır. Cıvık değildir. Çelik sinirlidir. çelik gibi sinirleri vardır. Türk, bir kere söz verdi mi, sözünden dönmez. Türk törörsi’nin bir şartı da yüksek vazife duygusudur. Vazifeyi her ne pahasına olursa olsun yapmaktır. Diğer bir şart, toplum ucunda her çeşit fedakarlığı yapmaktır. Millete hizmet yolunda şahsi çıkarlardan, şahsi zevklerden vazgeçmektir. Kişiler, kendilerini millet için feda ederler. Türk milletinin büyüklüğü böyle oluşmuştur. Türkiye böyle yaşayacak, böyle yükselecektir. Onu sizler yaşatacak, sizler yükselteceksiniz.
Yayındayken milyonlar tarafından takip edilen ve halen tekrarı bile milyonlar tarafından izlenilen bir Türk dizisi var. Aklınıza hemen Doktorlar gelmiş olmalı, o değil, Aşkı Memnu!
Bihter'in yasak aşkının anlatıldığı bu diziye insanları bağlayan nedir, Bihter hakkında dizi boyu insanların duygu ve fikirlerinin değişimi nedir gibi sorular
"EN İYİ PLANLARI FARELERİN VE INSANLARIN,
SIKÇA TERS GİDER..."
Aslında ne çok benziyorlarmış FARELER VE İNSANLAR!
"İyi bir insan olmak için akla ihtiyaç yoktur" demiş yazar!
Ama kötülük yapmaya engel olmak için akıl şart, kendimizde ya da bir başkasında!
Iyi bir insanın aklı ya da akılsızlığı yüzünden istemsiz yaptığı kötülüklere onun canı pahasına engel olur muydunuz?
Iyi bir insan olarak kalması ve öyle hatırlanması içinse belki!
Hayallerimiz, hayatımızın çabasını oluştururken; hayat hayellerimize ket vurmayı çok güzel başarır ama yine de hayalde kalındığı yerden devam edilmesine asla engel olamaz!
O yüzden eninde sonunda zafer sizin sevgili hayalperestler!
Burda kendi hayallerinizin yanına son derece akıcı ve üzücü arada bir güldürücü yine de sitem edici bir hayal daha var!
Eminim şefkat ve kederle karşılayacaksınız ama hep dostlukla; candan, içten...
Yazıya geçmeden önce bu kitabın bir kişisel gelişim kitabı olmadığını vurgulamam gerekir. Kişisel gelişim ve psikoloji apayrı alanlardır ve bu kitabı kişisel gelişim kategorisine sokmak garabetine düşmeyelim lütfen! Şimdi incelemeye geçelim.
Diyelim ki hiç fiziksel ya da cinsel istismara uğramadınız, gayet “itinalı” ebeveynleriniz vardı ve üstüne
“...Üç türlü yaşamak var: birincisi, yaşadığının farkında olmazsın. Yani yaşadığını, yaşamak denen hadiseyi bütün azametiyle idrak etmeden yaşarsın. Yani, insanların büyük bir çoğunluğu gibi... İkincisi, nerede olursan ol, hangi şartlar içinde bulunursan bulun, yaşamak bir saadettir senin için. Düşünmek, okumak, sevmek,
Kernberg, Psikolojik kökenler, biyolojik temeller üzerine inşa edildiği için, aşkı biyolojik boyutta inceleyerek başlamış kitabına. Cinsel aşk için androjenlerin insan ırkının kadın ve erkeklerdeki öneminden ancak genel bağlamı ‘’cinsel uyarılma’’ açısından psikososyal belirleyiciler meydana getirir düşüncesini savunmuş.
Cinsiyet kimliğinin
Çok lezzetli bir eser kısa ve öz
Her eğtimcinin ve anne/Baba'nın okuması gerektiği bir eser diye düşünüyorum
Rahmet Peygamberi Efendimiz’in eğitimde
nasıl bir merhamet üslûbu sergilediğinin en güzel
misallerle okuyacaksınız o güzide sahabe nasıl yetiştirilmiş...
Okuyunca ne çok yalnışımız var dedim ! insan yetiştirmede,gönül kazanma da ne çok hata yapıyoruz kimi zaman kazanayım derken kaybediyoruz ...
İlâhî merhamete nâil olabilmek için gönüllere
merhamet aşısı yapabilmek, tâlim ve terbiyesi altındaki talebelerine merhamet ve şefkat nazarlarıyla bakabilmek, gönüllere tesir merhamet damarı bulabilmek şart
Son olarak farklı olduğumuz bir noktayı daha belirtmemiz gerekiyor. Bu, ruhbilimsel yoksunluk ve bolluk görüngüleri arasındaki farklılaşmayla ilgilidir, insan varoluşunun ilkel düzeyi yoksunluk düzeyidir. Her şeyden önce doyurulması şart olan zorunlu gereksinimler vardır. Kültür ve onunla birlikte bolluk görüngüsünü oluşturacak çabaları ancak insanın, ilkel gereksinimlerinin doyurulmasından sonra zamanının ve enerjisinin kalması halinde gelişebilir. Özgür (ya da kendiliğinden) edimler, her zaman için bolluk görüngüsüdür. Freud'un ruhbilimi, bir yoksunluk ruhbilimidir. O, hazzı, acılı gerilimin giderilmesi sonucu ortaya çıkan doyum olarak tanımlar. Hatta, sevgi ya da şefkat gibi bolluk görüngüsü, onun dizgesinde herhangi bir rol oynamaz. O, bu görüngüyü dışlamakla kalmamış, büyük önem verdiği görüngüyü yani cinsellik olgusunu da sınırlı ölçülerde anlayabilmiştir. Freud kendi haz tanımı çerçevesinde, cinselliği, yalnızca fizyolojik zorlanım, cinsel doyumuysa acı veren gerilimden kurtulma olarak görmüştür. Onun ruhbiliminde, bir bolluk görüngüsü olarak cinsel itki, ve --özü gereği gerilimden olumsuz anlamda kurtulma olmayan-- kendiliğinden sevinç duygusu olarak cinsel haz yer almaz.