Çiçeklerin açtığı mevsimde, senin kollarına yaslanan ve çiçekler kadar güzel kokan bir vücutla uzak su kenarlarında oturmak ve öpüşmek, yoruluncaya kadar öpüşmek hoş şeydir...
Seni gördüğü zaman zalimce başını çeviren mağrur bir dilberin kapısı önünde ve ay ışığı altında sabaha kadar dolaşmak, bunu candan arkadaşlara ağlayarak anlatmak, -söz aramızda- gene hoş şeydir.
Fakat sevgili bir vücutta bulunmayan bir şeyi kendisinde taşımaya tahammül etmeyerek onu koparıp atabilmek, işte adaşım, yalnız bu
sevmektir.
Düşünüyorum da; bir bakıma senden öncesi yok gibi bir şey. Çünkü senden önceki yıllar sana hazırladı beni. Senden önce tanıdığım kişiler, seni bulduğum zaman değerini daha iyi anlayabilmem için birer sebepten başka bir şey değillerdi. Sensiz anılarım seninle geçen bir günün anısı yanında o kadar kuru ve cılız ki! Uzun yıllar amansız bir oluşun içinde çalkandım durdum. Bir trendim; küçücük istasyonlardan geçtim, sonunda sana varmak için. Bir gemiydim; irili ufaklı limanlara uğradım, bir gün senin limanına gelmek için. Bir yoldum; nice insanlar çiğnedi beni. Şimdi ayaklarının temasındaki hazzı daha iyi anlıyorum. Bir kitaptım; beni okudular, fakat anlayan çıkmadı. Yıllarca seni bekledi sayfalarım, okuyasın diye.