الحياة والايمان والجهاد
لا اله الا الله
الله اكبر
İnsan ilmi kadar amel eder azizim.
Öyle yerlere hasret kaldım ki gidenlerin hiç dönmediği kalanların ise hiç görmediği...
Ölümü öldürmek...
Kur'an talebesi
Kur'an rehberliğinde halen eğitim almaktayım, almaya da devam biiznillah:)
Gerçek şu ki, akıl nuruyla vahiy, tıpkı göz ile aydınlık gibidir. Nasıl aydınlık olmada göz görmeyip sahibinin karanlıkta yüzüstü düşmesine yol açıyorsa, akıl da vahiy olmadan sahibini dalalete sürükleyebilmektedir
Geceleri kalkın, herkes uykudayken sizler uyanık olun! Çünkü sizler çok ağır bir yükümlülük ile karşı karşıyasınız. Risalet davası öyle ucuz bir dava değildir. Bu işin iöerisinde sözlü, fiili saldırılara upramak var; evden, aştan, işten, eşten hatta candan olmak var. Bu kadar sıkıntılı hallerin üstesinden ancak iradesi güçlü ve iyi bir ruhi eğitim almış olanlar gelebilir. Bunun için geceleri kalkın! Dava adamı gece yetişir. Gecenin ruhbanı olmazsanız, gündüzün fursanı/atlısı olmazsınız. Gecelerinizi ihya edemezseniz, gündüzlerinizi inşa edemezsiniz. O halde ey muhatap; "Kum/kalk! Kalk ki; kaldırabilesin, kalk ki;taşıyabilesin, kalk ki; risalet davasını, yani dağın taşın taşımaktan imtina ettiği bu ağır yükü omuzlayabilesin ve altında ezilmeyesin. Kalk ve yere sağlam bas! Ayakların, özellikle de sağ ayağın bir pergel gibi yerde sabit olsun; adeta çivilensin, çivin sağlam olsun. Ta ki, bu zorlu dava senin omuzlarında yükselsin ve hak ettiği noktaya ulaşabilsin.
Gerçek şu ki, akıl nuruyla vahiy, tıpkı göz ile aydınlık gibidir. Nasıl aydınlık olmadan göz görmeyip sahibinin karanlıkta yüzüstü düşmesine yol açıyorsa, akıl da vahiy olmadan sahibinin dalalete sürükleyebilmektedir.
Kızlarımız Ăsiye olmak için çırpındığı bir dünyada her dikili ağaç bile Firavun olsa ne olur? Kur'an'ımızı ezberleyenler, yürüyen Kur'an olabilseler, Allah'ı anmak olan zikrin en muhteşeminin şehadete koşarak Allah'ı anmak olduğunu anlayabilsek, geçebilsek dünyadan, dünyanın Firavunları bize ne zarar verebilir? Olsa olsa şehadetle buluştururlar bizi.
'Rabbim! Bana senin yanında bir odacık ver de sarayları buna kalsın.' diye yerden göklere yükselecek bir seviyeye çıkarırlar bizi.
+Siz Müslümanların kuvvetinin dinlerinden geldiğini söylemiştiniz. Bu hesapça dinlerinin hak olması gerekmez mi?
- Şu kadarını söyleyeym ki insan topluluklarının en rahat yaşayacağı sistem. Kitapları da çeşitli astronomik ve biyolojik buluşlara bile ışık tutan mucizevi bir kitap.
+Peki o halde biz bu dine neden düşmanız?
- Çünkü bu din bizim hakimiyetimizi yıkar. Düşünsene, bunların peygamberleri ve halifeleri halktan en fakir insanlar gibi yaşamış kendilerini köleyle bir tutmuşlar, bunu da ibadet kabul etmişlerdir. Bizimse bunca zenginlikleri ve hakimiyeti bırakmamız mümkün mü?
Bu ümmetin genç kızları, son asırlarda önce onları yetiştirenlerin köhne zihinlerinde esir edilerek, yeni zamanlarda da beşeri değerlere kurban edilerek umumiyetle bu büyük sınav dairesinin dışında tutuldular. Böylece bu ümmet, potansiyelinin belki de yarısını yok kabul ederek diğer milletlerle bir yarışa girdi. Adeta erkeklerin omzuna yüklenmiş bir ümmet heyecanı ile son iki asrı yaşadık.
Genç kızlarımız, bu ümmetin yükünü erkeklerle beraber taşımaya hazır edilselerdi bugün daha farklı bir ümmet sahnemiz olurdu. Kaybettiğimiz yada değerlendiremediğimiz her genç kızımız, yitirilmiş bir Ăsiye olarak kaybedilmiştir.
Birleşmeliyiz! Tek vücud halinde,Allah'ın kelamını sözlerin en yücesi yapmalıyız. İşte o zaman, gönül huzuruyla ve tıpkı daha önceki İslam büyüklerinin yaptığı gibi, Kur'an'ın i'cazı, muskisi ve ahengi üzerinde çalışabilir, düşünme ve değerlendirme yollarını arayabiliriz. Ve o zaman güzel sesli hafızların yanık ve içli seslerinden apayrı bir haz duyabiliriz. Ama bunu yaapmadan, Kur'an'ın musikisiyle yetinmek, anlamsız bir zevkin ötesine geçmez. Biz; Kur'an'ı her şeyden önce yaşamak ve yaşatmak için ve yalnızca bunun için okumak zorundayız. Bu da Allah'ın ne buyurduğunu bilerek, anlayarak okumakla, kısaca Kur'an'ı hayatımızın biricik kaynağı haline getirmekle mümkün olur.