– Bizim yapmamız gereken şey, ümmîleşmek. Tasavvuf bu işin özüdür. Ama hikâye şu: Burada aşağılık kompleksini yıkmamız lazım. Burada hikâye, ilim-irfan hikmet yolculuğu. İlim yolculuğu Mekke süreci, irfan süreci Medine süreci eşittir hikmet yolculuğu. Seküler zihin yapısından kurtulmamız lazım ilim nerede başlar hikmet nerede başlar onu bilemeyiz. İlimde hikmetin tohumunu ekiyorlar. O hadis sadece âlim kişiliğini kapsamaz. Arifi de kapsar, hâkimi de kapsar. O dallanıp budaklanır filan. Ne kadar güçlü bir hadis değil mi?
Tasavvuf nedir, kişinin kendini saflaştırması. Arı duru hale getirmesi. Ümmîleşme dediğim şey bu. Bizdeki sanat tasavvurunun da, eğitim tasavvurunun da siyaset tasavvurunun da merkezinde burası var. Oradaki saflaşma tecrübesi var. Eğitim sistemini geliştireceğim zaman, iki tane sütun var ilim ve irfan. Hazreti Peygamber’in “ehli suffa” ile yaptığı şey ne? İki model var medrese ve tekke. Zihni ümmîleştirerek ümmetleştiriyor. Ümmileşmeden ümmetleşilemez. Zihni arındıracaksın önce. Ondan sonra hilafetten filan bahsediyor. Şu an hilafet olmaz. Benim halife olmam lazım. Her müminin teker teker bu hilafeti hak etmesi lazım. Hilafeti sadece kuru bir siyasî organa dönüştürmek ne kadar tehlikeli bir şey. O organ kendiliğinden oluşur. Önce kendim olacağım ki hilafet de kendiliğinden gelsin..."
(Akademya Dergisi, III. Dönem 5. say- Güz/Ekim 2018, "Salih Mirzabeyoğlu Özel Sayısı" Vesilesiyle Yusuf Kaplan' la Röportaj)