Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İbrahim Havvas (rahimehullahu) anlatıyor; "Bir gün Likâm Dağı'nda idim. Bir nar ağacı gördüm, canım çekti. Ondan bir nar kopararak yardım, ekşiymis, elimden attım ve yoluma devam ettim. Az ileride birini gördüm, yere serilmiş ve üzerine arılar üşüşmüştü. Adam'a selâm verince; "Aleykümselâm, ya İbrahim!" diye cevap verdi. "Beni nereden tanıyorsun?" diye sordum. "Allah'ı tanıyanlara hiçbir șey saklı değildir." karşılığını verdi. Ona; "Anlaşılan Allah ile münasebetin var, șu arılardan seni kurtarmasını O'ndan istesene." diye takıldım. Bana șu cevabı verdi; "Ben de senin Allah ile münasebetin olduğunu sanıyordum. Asıl kendin, nar düşkünlüğünden seni kurtarmasını istesene! Nar düşkünlüğünün acısını insan âhirette çeker, oysa arı sokmasının acısı dünyadadır. Öte yandan arı sokması vücudu incittiği hâlde azgın arzular, iğnelerini kalbe batırırlar."
Reklam
Biraz dedikodu yapalım gene: bu Goethe’yi de Beethoven hiç sevmezmiş. Burada Goethe kazanıyor: çünkü öbürü müzisyen; o anlamaz. Beethoven de kızmış, Dokuzuncu Senfoni’ye Schiller’in şiirini koymuş. Malumu âliniz, Schiller’le Goethe’nin arası biraz şekerrenk. Zaten Beethoven, Goethe’ye parkta imparatora selam verdi diye içerliyor. Anlayamadım efendimiz: yani Beethoven’in arası iyi değil mi imparatorla? Ne aptal şeysin Olric. Ondan değil. Sosyal meseleler bakımından canım! Sosyal bakımdan bilinçlenmiş her adamın evinde bu nedenle Dokuzuncu Senfoni bulunur. Yalnız, bu Goethe hakkında çok iyi şeyler duydum. Biraz aklınız karışacak galiba efendimiz. Bilmem ki. Karışsın Olric. Bugüne kadar boş bir kâğıt gibi temiz kaldı. İyi koruduk uzun süre. Biraz da zorlansın. Saflığını kaybetsin biraz. Aklımız, maceralardan korkmasın biraz. Ne demek biraz? Hiç korkmasın. Hiç yorulmadan mı ölelim istiyorsun? Sonra, Oblomov gibi erken ölürüz. İyiyi kötüden ayırmasını öğrenmek istiyorum. Uğraştı da beceremedi desinler. Biraz heyecanlanıyorum; bilmediğim, görmediğim hayallerin baskısını hissediyorum, efendimiz. Sizin için korkuyorum. Belki, çok önceden hazırlığa girişmeliydiniz efendimiz.
Sayfa 52 - İletişim Sinan Yayınları Dördüncü Bölüm
ÖYLE BİR HİKÂYE Sinemadan çıktığım zaman yağmur yine başlamıştı. Ne yapacağım? Küfrettim. Ana avrat küfrettim. Canım bir yürümek istiyordu ki... Şoförün biri: – Atikali, Atikali! diye bağırdı. Gider miyim Atikali'ye gecenin bu saatinde, giderim. Atladım şoförün yanına. Dere tepe düz gittik. Otomobilin buğulu, damlalı camlarında kırmızı,
HAVUZ BAŞI Beyazıt Havuzu'nun kenarındaki kanepelerden birine oturmuş sizi bekliyorum. Yaşını almış bir adamın yirmi yaşındaki çocuk kederlerini, sevinçlerini yaşaması ne demektir, diye düşünüyorum: Belki, bir geç olma hadisesi. Belki de bir çeşit hazları, kederleri, çocuklukları uzatma temayülü. Ama bu uzayan yaz, kışın gelmeyeceğine alamet
" Ne ise, arkadaşlara, (ama sahiden arkadaş olanlara) selam. "
Reklam
O güzel, canım sevgiliye Yüreğimi pırpır ışıtan, Ölmez sevgiliye, o meleğe Selam, ölümsüzlükle selam!
Kumanda'n İsmet!
Kendi anlatımına göre İsmet Paşa, Mustafa Kemal'le 1916'daKafkas Cephesi'nde tanışmıştır. Kendisi 2. Ordu'nun kurmay başkanıyken başlarına Mustafa Kemal atanır. Ordunun durumunu sorarkendisine. İsmet Bey de 2 saat boyunca anlatır ve bir taarruz teklifinde bulunur. Mustafa Kemal de bayılır bu teklife. İnönü'ye
Sayfa 58 - TimaşKitabı okudu
Patronlara selam
İnsana önce herhangi bir yerde bir fırsat verilmeli, değil mi? Bir acemi de herhangi bir yerde hünerini göstermeye başlamalı, canım!
Sayfa 71
O güzel, canım sevgiliye Yüreğimi pır pır ışıtan, Ölmez sevgiliye, o meleğe Selam, ölümsüzlükle selam!
628 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.