Osmanlı Devleti'nin Trablusgarp'a karadan yardım göndermesi mümkün değildi. ... donanma yetersizdi. Vatan toprağı elbette kader e terk edilemezdi. ... Bu yolculuk sırasında kılık değiştiren Mustafa Kemal, Tanin gazetesi muhabiri ''Mustafa Şerif'' kimliğime büründü. Selanik'te. İki dostu da kendilerine hukuk öğrencisi süsü vererek ona katıldı.
İşte bu tartışmalar bu genişliğe varınca artık hayalde işler. İleride ve günün birinde edineceği yetkileri biliyormuş ve sanki bu yetkiler daha şimdiden elindeymiş gibi etrafındakilere görevler, mesnekler dağıtmaya başlar. Hem de gayet ciddidir. Karar ve emirleri kesindir: Seni Harbiye Nazırı yapacağım. Sen Başvekil olacaksın... Peki Kemal, bizi bu mevkilere getirmek için sen ne olacaksın?.. Yoksa padişah mı? Hayır, ondan da büyük... Geleceğin cumhurbaşkanı, 1907-1910 arasında Selânik'teki Beyaz Kule gazinolarında, yahut evlerdeki içki âlemlerinde işte böyle konuşur.
Reklam
Osmanlı rahatsız ediyordu Mustafa Kemal'i. Silinmesi gereken bir vesikaydı yakın tarih. Mazi zaman zaman gevezelik ediyordu. Dil devrimi Selanik'in İstanbul'a isyanıdır. Selanik'in ve bütün Anadolu'nun. Osmanlı ordusu, Osmanlı teşkilatı, Osmanlı mimarisi yok edilemezdi. Ama nesillerin birbiriyle olan devamlılığı bozulabilirdi. Harf inkılabı altı yüzyılı rafa kaldırdı. Ve tarihsiz bir memleket, ibda etti. Kuzey komşumuzun işine geliyordu bu. Tarihinden kopan bir ülke her maceraya sürüklenebilir.
Sayfa 301 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
Selanik'teki Salih'e (Bozok) yazdığı mektupta Nuri (Conker) şöyle diyordu: Cenub mahall-i mübarekinde 3 yaşında kız çocukları bile sokağa çıkamazlar. Dişi olarak doğanlar doğduğu yerde bü­yüyor ve orda ölüyor. Bu buraya mahsus. Ordugahlarda ka­dın erkek bir aradadır. Üç aydır dişiyi çarşaf üzerinden dahi gördüğümüz yok. Öyle bir riyazet ki kendimi Aynaroz'da sa­nıyorum. Buradan başka bir yere gitmek lazım gelse gidece­ğimiz yer mutlaka cennet olacaktır
Sayfa 108Kitabı okudu
Mustafa Kemal zaman zaman başkalarının dediklerini dinlerdi; sözlerine herkesten çok kulak verdiği kişi, eğitim gördüğü askeri ve­teriner okulundan atılmış ve devrimci faaliyetlerinden dolayı kısa bir süre hapis yatmış, Diyarbakır doğumlu bir aydın olan Ziya (Gökalp) idi. Çağdaşlarından birçoğu gibi Gökalp de Fransız yazarlardan esinlenmiş ve en çok sosyolog Emile Durkheim'in (1858-1917) etki­sinde kalarak dinin sosyal bütünleşmeyi sağladığı kavramını ge­liştirmişti. Gökalp dinin her bir ulusal toplumda özgül kalan kültü­rün kaynağı olduğuna, bilim ve teknoloji demek olan uygarlığın ise evrensel olduğuna inanıyordu. Başlangıçta İttihat ve Terakki Cemi­yetinin diğer üyeleri gibi ortak bir Osmanlı vatanseverliğini savu­nuyordu. Ama kısa bir süre sonra, etnik kökenler yerine ortak kül­tür ve dile dayalı, Batı-kaynaklı bir Türk milliyetçiliğinin en önde gelen ideologu oldu. 1909 yılında Selanik'e davet edilen Gökalp, İt­tihat ve Terakki Cemiyeti merkez komitesine üye seçildi. Kristal Kafe'de hayranlarıyla buluşurdu ve Atatürk'ün yaşamöyküsü yazar­larından Enver Şapolyo'ya göre, Mustafa Kemal ''Türkiye cumhuriyetine öğreteceği milliyetçilik ve halkçılık prensiplerini. . . " ondan öğrenmişti
Yıllar sonra başka bir yakın arkadaşı Nuri (Conker) Selanik'teki bir içki masasında Mustafa Kemal'in kendisini başbakan yapmaya nasıl söz verdiğini anlatacaktı, "Ya sen ne olacaksın?" diye sormuştu Nuri ve Mustafa Kemal: "Bir adamı başvekil yapabilecek adam," yanıtını vermişti.
Reklam
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.