Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Kayra Ateş

Kayra Ateş
@selcuknsamet
11 okur puanı
Aralık 2021 tarihinde katıldı
Dışarıdan bir etkiyle başına bir şey geldiği için üzülüyorsan, aslında üzüldüğün şey o değil, ona dair yargındır ve bu yargıyı da ortadan kaldırabilirsin. Eğer seni üzen şey kendi karakterinden kaynaklanıyorsa, ona dair yargını düzeltmene ne mâni olabilir? Benzer şekilde, eğer seni üzen, sana sağlıklı ve doğru gelen bir eylemi yapamamaksa, neden daha fazla çabalamak yerine üzülüyorsun? "Ama yolumda daha güçlü bir engel var." Öyleyse üzülme, çünkü bu işi yapamamanın kabahati sende değil. "Ama bu işi yapamazsam, yaşamaya değmez." Öyleyse aynı eylemi gerçekleştirdikten sonra ölen birisi gibi, sen de yoluna çıkan engelleri memnuniyetle karşıla ve memnun ayrıl yaşamdan.
Reklam
(...) Ruhumun daha kötü olması, aşağıya sürüklenmesi, aşağılanması, bocalaması, korkması için bir neden var mı? "Hem bütün bunlara değecek bir şey bulabilir misin?"
Kendime acı çektirmem doğru olmaz, çünkü başka birine hiçbir zaman kasten acı çektirmedim.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Aniden, Fitnat'ın iki gözünden birer damla yaş aktı, ağzını açıp, dilini hareket ettirip bir şey söylemek istedi. Fakat kendi vücuduna hiçbir hükmü geçmedi. Çabaladı, çabaladı... Söyleyemedi. Bir iki defa daha seyrek seyrek nefes aldı. Sonunda nefesi de tükendi. Ah... Görmeliydiniz, o güzel yanakları, kırmızı renklerini atıp nasıl sarardı. Bu değişim güzelliğini daha da arttırdı, kendisine çok yakıştı. Heyhat! Hani o Fitnat'ın güzel yüzü, o nazik vücudu, o narin bedeni? Odanın ortasında yayılmış, al kanlar içinde kalmış, gözleri donmuş, görmez; dili kurumuş, söylemez... Ne kadar bağırsan, işitmez... Cansız! O akıl... O zekâ... O zihin... O incelik... O merhamet... O şefkat... O aşk... O sevgi... Ne oldu? Nereye gitti? Nereye uçtu? Fitnat'ın yüreği, nasıl oldu da her histen arındı? O hislere ne oldu?
Sayfa 153Kitabı okudu
Bulimia nervoza: Anoreksiyanın tam tersi bir bozukluktur. Kişide tıkınırcasına yemek yeme episodlarıyla kendini gösterir. Kişi, aynı zaman dilimi içersinde ve benzer koşullarda çoğu zaman yiyebileceğinden hiç tartışmasız çok daha fazla miktarda olan yiyeceği belirli bir zaman diliminde, örneğin iki saatlik bir süre içinde tüketir. Bu tıkınma episodu sırasında, yeme kontrolünün kalktığı duygusu vardır? örneğin yemeyi durduramayacağı ya da ne yediğini, ne kadar yediğini bilememe duygusu yaşar. Kilo almak tehlikesine karşı önlemler geliştirir. Örneğin yediklerini tekrar çıkartmaya çalışır, parmağını boğazına sokarak kusar ya da laksatifler alarak çıkartma çabasına girer. Bulimia çıkartma olan ve çıkartma olmayan olmak üzere iki alttipe de ayrılır. Ya da kişi zaman zaman hiç yemek yememeye çalışır. Ya da aşırı beden egzersizleri yapar. Bu aşırı tıkınma nöbetleri hemen her hafta ortalama iki kez ya da daha sık ortaya çıkar. Ve en az üç ay ya da daha uzun bir süre devam eder. Bazen de sürekli yemek davranışı vardır. Her yemeği saatler sürer. Ünlü Alman filozofu Immanuel Kant’ın saatler süren sofraları ünlüdür.
Sayfa 106
Reklam
İkinci Ciltten Önce "Manik depresif psikoz" diye adlandırılan bir hastalığı vardı Gogol'ün; hayatı boyunca çekti büyük yazar bu hastalıktan. Manik durumdayken müthiş enerjik oluyordu; sanat gücü, yaratıcı düşünceleri doruğa ulaşıyordu. Ama sarkaç öbür tarafa geçtiğinde her şey kararıyordu. O dönemlerde hekimler bu hastalığa doğru
Sayfa 306Kitabı okudu
Bir başka hikâye, Hasat Tanrısı'nın onuruna yapılan merasimin kökenini açıklamaktadır. Yüce Toprak Beyi, kendi pirinç tarlalarını yetiştirince çalıştırdığı işçilerine yemeleri için sığır eti vermiştir. Hasat Tanrısı Mi-toşi-no-kami'nin oğullarından birisi oraya gelmiş ve tarlaların sığır eti yiyenlerin sebep olduğu pisliklerle kirletildiğini görmüştür. Durumu babasına bildirmiştir. Bunun üzerine Hasat Tanrısı, tarlalara neredeyse bütün pirinçleri yiyip bitiren bir sürü çekirge göndermiştir. İlahi güçleri sayesinde Yüce Toprak Beyi bu felakete Hasat Tanrısı'nın sebep olduğu gazabının sebep olduğunu öğrenmiştir. Kırgın tanrıyı teskin etmek amacıyla Yüce Toprak Beyi beyaz bir yabandomuzu, beyaz bir at ve bir horoz kurban etmiştir. Bunun üzerine Hasat Tanrısı'nın öfkesi geçmiş ve Yüce Toprak Beyi'ne pirinç ekinlerini nasıl yeniden canlandıracağını, keneviri nasıl savuracağını, kamışı nasıl dikeceğini, nasıl çeşitli meyveler ve yemişler sunacağını öğrenmiştir. Böylece çekirgeler geri çekilmiş ve Hasat Tanrısı yatışmıştır. Bunun üzerine yukarıda bahsedilen üç beyaz hayvan her zaman Hasat Tanrısı'na kurban edilmiştir. Bu, bir tanrının yatışması hakkındaki basit bir hikâyedir fakat bahsedilmeye değerdir. Sığır eti yemek, bariz şekilde Hasat Tanrısı'na karşı hakaret olarak kabul edilmektedir.
Sayfa 35
Bu düşüş onda bütün savunma yeteneğini, metanet hislerini mahvetmişti, böyle sabahleyin o düşüşün heyecanı ertesinde kendi kendisinden iğrenirken benliğinin gizli derinliklerinde bir anlayış parıltısı hissediyordu ki artık bu başlayan düşüşü takip etmemek, yine o odaya, yine onun kollarına dönmemek mümkün değildir. Behlül'ün hatırasında tesadüfle sahiplenilmiş bir fahişe hâlinde kalamazdı, artık onun hayatına sahip olmalıydı, onun olmalıydı, onu sevmeliydi, sevmeye çalışmalıydı; velhasıl bu aşk günahına öyle bir gelecek yönü belirlemeliydi ki onu aşağı indirmesin yükseltsin. Evet, bunu sadece aşk temizleyebilirdi.
Sayfa 221
"Her şeyden evvel yapılacak diğer şey var ki onu unutuyorsunuz."
Sayfa 291Kitabı okudu
Vehbi Bey, Ahmet Cemil'in önüne geldi, şüphesiz o akşam biraz fazlaca kaçan Fertek düzünün neşesiyle gülerek: "Sen de züğürt herifin birisin. Ne olurdu? Şimdi iki üç yüz liran olaydı da matbaaya atıvereydin," dedi. İkbal daha fazla duramadı, bu kaba şakanın kardeşinin üzerindeki acılığına şahit olmamak için kalktı, çıktı...
Sayfa 198Kitabı okudu
Reklam
Bir yandan enteresan bir not verelim. Bu 18'inci yüzyılın okuma-yazma seferberliğini en iyi tatbik eden ülke de Avrupalı değil, Japonya'dır. Daha o dönemlerde kadınların yüzde otuzu, erkeklerin yüzde kırkı okuma-yazma öğrenmiştir. Batı'da özellikle Amerikalıların feodal Japonya diye adlandırdıkları Japonya'dır bu; dış dünyaya kapalı Japonya. Kapalıdır ama tercümeler yapılmaktadır; tıptan, hukuktan, felsefeden tercümeler... Bunlar bir şekilde yayınlanıyordu. Tercüme hanedanları vardı.
Sayfa 193Kitabı okudu
İkinci konu da şu: Çapraz okuma yapacaksınız. Farklı kaynaklardan, farklı alanlarda okuma yapacaksınız. Doğrusu sadece tarih okuyan çocuğa ben diploma vermem. Sözde tarih okumuş, diplomasını almış, kendini tarihçi sayıyor; oysa daha filoloji bilmiyor, coğrafya bilmiyor. Sadece tarih bilerek tarihçi olunmaz. Bu her alanda düsturdur. Sadece hukuk bilerek hukukçu da olunmaz. Bağlantılı alanları öğreneceksiniz.
Sayfa 189Kitabı okudu
Ertesi gün Ahmet Cemil matbaaya gittiği vakit eniştesini Ahmet Şevki Efendi'nin yanında gördü, Ahmet Şevki Efendi'nin çehresi her zamankinden biraz daha fazla kızarmıştı. Yanlarına girdi, Vehbi Bey yalnız, "Peder fena!" dedi. Sonra daha fazla bilgi vermeye lüzum görmeyerek ekledi: "Bundan sonra matbaa işlerine benim
Sayfa 176Kitabı okudu
Odanın bahçeye bakan yeşil panjurları henüz açılmamış, aralıklarından güneş ışığı belli belirsiz süzülmüş, pencerelerin uzun, koyu perdeleri yerlere dökülmüş... Sanki bu karanlığın ortasından fışkırarak dikilmiş korkunç hayaller... Odanın ötesine berisine perişan konuluvermiş sandalyeler, ta karşıda duvarın üzerinde renkleri karanlıkta
Bir rüya içinde yahut bir sihir âlemi karşısındaydı; kemanların titreyen iniltileri, filavtanın kahkaları, sanki bu âletlerden, bütün bu kirişlerle tahta veya bakır parçalarından sihirli bir nefesle canlanarak, kanatlanarak uçuşan küçük küçük nağmeler birbirine atlıyor; birbirinden ötekine bir hicran sedası, ötekinden bir ıstırap iniltisi, şundan
47 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.