Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Semanur Özyılmaz

Semanur Özyılmaz
@semanurzy
FBU•CE
İstanbul
36 okur puanı
Ekim 2020 tarihinde katıldı
Bu otel odası sisteminin ne kadar şeytanca, psikolojik açıdan ne kadar öldürücü biçimde düşünülmüş olduğunun farkına ancak şimdi varıyordum. Toplama kampında belki insan elleri kaynayana ve ayakkabılarının içindeki ayakları donana kadar el arabasıyla taş taşımak zorunda kalıyordu, iki düzine insanla berbat bir kokunun içinde, soğuktan donarak yatıyordu. Ama öte yandan insan, yüzler görebiliyordu, bir tarlaya, bir el arabasına, bir ağaca, bir yıldıza, herhangi bir şeye, ne olursa olsun, herhangi bir şeye bakışlarını dikebiliyordu, oysa burada insanın çevresinde hep o aynılık vardı, hep o değişmeyen, korkunç aynılık vardı. Burada dikkatimi düşüncelerimden, sanrılarımdan, hep aynı şeylerden ayırabilecek hiçbir şey yoktu. Ve amaçladıkları da zaten özellikle buydu -düşüncelerimi yutacak, yutacaktım, ta ki boğulana ve sonunda onları kusmaktan başka çare bulamayana kadar, her şeyi söyleyene, istedikleri her şeyi söyleyene, kanıtları ve insanları teslim edene kadar.
Reklam
İnsan bir şey bekliyordu, sabahtan akşama kadar bekliyordu ve hiçbir şey olmuyordu. İnsan tekrar tekrar bekliyordu. Hiçbir şey olmuyordu. İnsan bekliyor, bekliyor, bekliyordu, düşünüyor, düşünüyordu, şakakları ağrımaya başlayana kadar düşünüyordu. Hiçbir şey olmuyordu. İnsan yalnız kalıyordu. Yalnız. Yalnız.
Bana kalırsa Atinalılar bir insanın bilge olup olmadığını önemsemez, yeter ki o insan bilgeliğini başkalarına aktarmasın. Ama bir insanın birilerini bilge yapma yetisine sahip olduğunu düşünürlerse, senin de söylediğin gibi, kıskançlıktan ya da herhangi başka bir nedenden ötürü büyük öfkeye kapılırlar.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Bendim hayal üstüne hayal kuran Gözüm kapalı olduğu zamanlar Benim başını taştan taşa vuran Sandığım gibi değilmiş insanlar
Sayfa 251Kitabı okudu
Gökyüzünün başka rengi de varmış! Geç farkettim taşın sert olduğunu. Su insanı boğar, ateş yakarmış! Her doğan günün bir dert olduğunu, İnsan bu yaşa gelince anlarmış.
Sayfa 227Kitabı okudu
Reklam
Yaş otuz beş! Yolun yarısı eder. Dante gibi ortasındayız ömrün. Delikanlı çağımızdaki cevher, Yalvarmak yakarmak nafile bugün, Gözünün yaşına bakmadan gider.
Sayfa 227Kitabı okudu
Desem ki vakitlerden bir Nisan akşamıdır, Rüzgârların en ferahlatıcısı senden esiyor, Sende seyrediyorum denizlerin en mavisini, Ormanların en kuytusunu sende gezmekteyim, Senden kopardım çiçeklerin en solmazını, Toprakların en bereketlisini sende sürdüm, Sende tattım yemişlerin cümlesini.
Sayfa 170Kitabı okudu
Ne yapsam, gün doğmuyor gönlümce; Sudur akar kendi bildiğince, Hangi pencereye koşsam gece; Gitmiyor bu can bu tende ölüm. Ne vefasız geçmişten hayır var, Ne gelecekler imdada koşar, Çoktandır tekneyi aldı sular; Çoktandır ümitler sende ölüm.
Sayfa 159Kitabı okudu
Memleket isterim Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun; Kuşların çiçeklerin diyarı olsun. Memleket isterim Ne başta dert ne gönülde hasret olsun; Kardeş kavgasına bir nihayet olsun. Memleket isterim Ne zengin fakir, ne sen ben farkı olsun; Kış günü herkesin evi barkı olsun. Memleket isterim Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun; Olursa bir şikâyet ölümden olsun.
Sayfa 157Kitabı okudu
Kulak ver ki havasında bahçemizin, Gök maviliğinden, dal yeşilliğinden Bir türkü söylenmede kendiliğinden; Nasıl dinlersen öyle, şen veya hazin. Kulak ver, dolaşan ruhumuzu tel tel; Dallardaki tomurcukları ürperten Bir türkü söylenmede kendiliğinden; Dinlendikçe ömrün artar, öyle güzel!
Sayfa 149Kitabı okudu
57 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.