"İnsanı insan yapan, yüzüne güzellik katan ve onu sevdiren tek şey kalbinin temizliğidir. Yoksa hepimiz aynıyız, etten ve kemikten oluşmuş bedenleriz. Bizi birbirimizden ayıran tek şey kalplerimizin özelliğidir. Eğer temiz ve güzel bir kalbiniz varsa, bu dışınıza yansır. Fakat kararmış, herkesin kötülüğünü isteyen, kıskanç biriyseniz, kalbinizin kötülüğü yine yüzünüze yansır. Ve dünyalar güzeli olsanız bile, kalbinizin karanlığı güzelliğinize gölge düşürecektir."
Ama burada, her şeyin ve herkesin üzerine çöken o ağır rayihanın ötesinde başka katmanlar vardı: çiçek ve baharat esansları, tomurcuklanan baharın, umudun kokusu.
“Yalnızlık, onu hayatı boyunca ürküten his, gözeneklerini işgal ediyor, kuru bir süngere nüfuz eden su gibi, bedenindeki her damara, her dokuya doluyordu.”
Evrendeki her cisim, ne kadar albenisiz ya da ehemmiyetsiz görünürse görünsün, bir başka şeye yanıt olsun diye yaratılmıştı. Derdin olduğu yerde deva da vardı, üstelik şaşırtıcı yakınlıkta. Mesele görebilmekti. Cemile görebilenlerdendi.
“Yalnızlık, onu hayatı boyunca ürküten his, gözeneklerini işgal ediyor, kuru bir süngere nüfuz eden su gibi, bedenindeki her damara, her dokuya doluyordu.”