Ama burada, her şeyin ve herkesin üzerine çöken o ağır rayihanın ötesinde başka katmanlar vardı: çiçek ve baharat esansları, tomurcuklanan baharın, umudun kokusu.
“Yalnızlık, onu hayatı boyunca ürküten his, gözeneklerini işgal ediyor, kuru bir süngere nüfuz eden su gibi, bedenindeki her damara, her dokuya doluyordu.”
Evrendeki her cisim, ne kadar albenisiz ya da ehemmiyetsiz görünürse görünsün, bir başka şeye yanıt olsun diye yaratılmıştı. Derdin olduğu yerde deva da vardı, üstelik şaşırtıcı yakınlıkta. Mesele görebilmekti. Cemile görebilenlerdendi.
“Yalnızlık, onu hayatı boyunca ürküten his, gözeneklerini işgal ediyor, kuru bir süngere nüfuz eden su gibi, bedenindeki her damara, her dokuya doluyordu.”