“Kim kendini geliştirip arındırırsa, o kesinlikle ebedi mutluluğa ulaşacaktır; kim de kendini geliştirmeyip (içindeki iyilik tohumunu) çürütürse o kesinlikle kaybedecektir.” ( Şems suresi 7-10)
“Kim kendini geliştirip arındırırsa, o kesinlikle ebedi mutluluğa ulaşacaktır; kim de kendini geliştirmeyip çürütürse, o kesinlikle kaybedecektir.”
(Şems Suresi:7-10)
Kalbin tedavisi ise, Allah’ın (c.c) şu âyette murat ettiğidir:
“Nefsini kötülüklerden arındıran kurtuluşa ermiştir,”[1]
Onu ihmal etmek ise Allah’ın şu âyette murat ettiğidir:
“Onu kötülüklere gömen de ziyana uğramıştır.”[2]
*Şems suresi
Gazali
Kur'an, kendine özgü bir üslupla insandaki aklın ve kalbin eşit paylarını dikkate alarak ona dengeli bir şekilde seslenmiştir. Nitekim insan türünün bir yönüyle topraktan/çamurdan yaratılması diğer taraftan Tanrı'nın ruhundan kendisine üflenilmesi, insanı ontolojik köken olarak çift yönlü bir varlık kıldığı gibi ahlaki tutum ve davranışlar bakımından da çift yönlü bir yapıya dönüştürmüştür. İnsan bu çift yönlü tabiatı nedeniyle ahlaki hüküm ve tercihlerinde iyi ve doğru olanı yapabileceği gibi kötü ve yanlışı da yapabileceği bir özelliğe sahip olmuştur. İnsanın bu çift tabiatlı yapısını Kur'an-ı Kerim şöyle ifade eder;
"Nefse ve onu düzgün bir biçimde şekillendirip ona kötülük duygusunu ve takvasını (kötülükten sakınma yeteneğini) ilham edene andolsun ki nefsini arındıran kurtuluşa ermiştir. Onu kötülüklere gömüp kirleten kimse de ziyana uğramıştır" (Şems Suresi 7-10)
Bu ayetlerden anlaşıldığına göre insan, tabiatı gereği hem iyilik hem de kötülüğe yatkın bir özelliğe sahiptir. Yani kişin, kendisini her türlü kötülükten uzak tutmaya çalışarak kendini arındırabileceği gibi kötülüklerden kaçınmayarak kendi nefsini kötülüğe bulaştırabilecek bir tabiata da sahiptir. Bir başka ifadeyle insan, kendini arındırmayı da fenalıklara bulaşmayı da seçme ve yapma özgürlüğüne ve sorumluluğuna sahip bir varlıktır. Bundan dolayı Kur'an insanı ahlaki kötülüklerden korumak ve ahlaki faziletlerle donatmak için yol gösterici bir kılavuz olmuştur.
İlk Müslüman Hazreti Muhammed Mustafa (s.a.v.)'dır. Kuran-ı Kerim’de Allah, “Rahman arşın üstündedir, arşa hâkimdir!” buyurulmuştur. O arş denilen makam, Hazreti Muhammed (s.a.v.)'in kalbidir. Kur'an'da Taha Suresi, Hazreti Peygamber (s.a.v.)'nin hikâyesini anlatır. Bu surede Allah, “İncinme, bu Kur'an'ı sana zahmet vermek için indirmedik!” buyurur. Başka bir ayette ise, “Yerde ve göklerde ne varsa, Allah’ındır!” buyurulmuştur. Burada göklerden maksat, onun dimağı; yerden maksat da onun vücududur. Hep onun hikâyesi; arş üzerine hâkim olmak, onun halidir.
Andolsun ki kim, özünü iyice temizlemişse kurtulmuştur, muradına ermiştir. Onu (nefsinin kötü arzu ve alışkanlıklarını) temizleyip terbiye eden felaha (huzura ve kurtuluşa) erişmiştir. Böylece Allah'a itaat ederek kim benliğini temizlerse, günah ve isyan kirinden kesinlikle kurtulmuştur. (Şems suresi 9)
Ey Oğulİmam Gazali · Gelenek Yayıncılık · 20173,937 okunma
Nefsini (günahlardan) tertemiz yapan, muhakkak kur tulup umduğuna ermiştir. Onu (günahlarla) örtüp gömen de elbet ziyana uğramıştır."
Ilham alan nefs yani Allah'ın sahibine ilim ihsan ettiği nefu tir. İlham ise Allah tarafından kalbe gelen mana demektir.
Mülhime nefse ulaşan kişide, ilim, doğruluk, tevazu, cömertlik, sabır ve şükürdür gibi haller görünür. Bu nefs için, müminlerden alim olanların nefsidir, denilmiştir.
Mülhime nefs, nefsin fısıltılarından kurtuluşun tam sınırında yer almıştır. Bu nedenle levvame nefse düşme tehlikesi de vardır.
Şems suresi