“Ben denen şey herneyse aslında bir parça et, biraz soluk ve akıldan fazlası değil. Bu et parçasını gözünde çok büyütme… Kemiklerden kandan ve kan yollarından ibaret sadece. Aldığın nefese bak mesela. Her defasında değişen önceki ile aynı olmayan bir havayı içine alıp bırakıyorsun. Sonra yine alıyorsun. Aklının ne olduğuna bak. Aradığın şey kitaplarda yok. Kitapları at. Buna izin yok. Daha şimdiden ölümün kapıya dayandığını düşün. Zaten yaşlısın, bedeninin kölesi olma daha fazla. Sanki bir kuklamışsın gibi bencilce davranışlarının seni oradan oraya çekiştirmesine izin verme. Hayat zaten sonsuz bir yolculuk değil. Belki bugün, belki yarın,belki erken, belki geç ama önünde sonunda terk edeceğimiz bir yol.”
Her şeyin geçici olması yaşamın en büyük konforu. Canlılığa bahşedilmiş en büyük nimet.
İyi ki her şey geçici.
İyi ki her şey akıp gidiyor.
İyi ki hiçbir şey sonsuza dek yerinde çakılı kalmıyor.
Döngüye teslim olmak kıymetli bir prensiptir. Yaşamın sürekliliği döngü sayesindedir. Ve neye tutunduğunu ısrarla sor kendine.
Neye tutunuyorsun?
Çünkü; tutunduğun her neyse hareket kabiliyetini alıyor elinden.
Kaybettiklerine tutunuyorsan, kazanamazsın.
Kazandıklarına tutunuyorsan, kaybedersin.
Sevdiklerine tutunuyorsan, koruyamazsın.
Yalnızlığına tutunuyorsan, üretemezsin.
Ürettiklerine tutunuyorsan, usta yetiştiremezsin.
Sen dahil, kalıcı hiçbir şey yoktur doğada.