Bir çocukla tanıştım ben bu kitapta. Yalnız, yapayalnız, anlaşılmayı bekleyen... Anne ve babası tarafından terkedilmiş, dedesi ve ninesiyle yaşayan bir çocuk. Ufacık şeylerle mutlu olan, dedesinin aldığı çantayla havalara uçan... Birçoğumuz için değerli görülmeyen şeyler değerli bu çocuk için. Kayalarla, çiçeklerle, çantasıyla konuşmayı çok sever. Haa bir de en büyük zevki dürbünüyle Beyaz Gemi'yi izlemek... En büyük hayali de bir gün balık olmak ve Beyaz Gemi'ye, "Selam Beyaz Gemi! Ben geldim." diyebilmektir.
Sadece dedesi tarafından sevgi görür çocuk. Dedesinin anlattığı Boynuzlu Maral Ana masalına bütün kalbiyle inanır ve bir gün Maral (Geyik) Ana'nın gelmesini bekler.
Ey çocuk! Hayran kaldım senin küçücük yüreğindeki vicdanına! Şiddet gören, "kısır karı" diye anılan teyzen şiddeti kabul etmişken, senin teyzene olan merhametine hayran kaldım. Ne çok öğrenecek şey var senden. Bıkmadan umut ettin, sıkılmadan istedin hayallerine kavuşmayı. İmkansız mıydı? Gelir miydi Maral Ana, balık olup gidebilir miydin Beyaz Gemi'ye?
Ah çocuk!
Yüreğimde öyle bir yerin var ki... Kıskandım vazgeçmeden isteyişini. Ama sana bir yer ayırdım kalbimde ve sen balık oldun orada. Bir de istediğin gibi, " Selam Beyaz Gemi! Ben geldim." dedin.
İyi niyetlerinden, sevgi dolu yüreğinden öperim ÇOCUK...