Sevince Sen
Kimse bilmez...
Gece nerede başlar
Gündüz nerede biter...
Ve kimse bilmez
Benim bittiğim yeri,
Senin de başladığın.
Sanırım...
Her şeyin ayrılacağı gün
Ayırmak güç olacak ikimizi.
Belki...
Geceyi de gündüzü de
Biz ayırırız birbirinden
Gözümüzü kapatınca gece
Açınca da gündüz değil midir?
Ve aşk doğsa kalbimize
Kapatır mıyız bir daha gözlerimizi?
Sevince sen
Sevilince ben olmuyor muyum?
Sana bakınca sen
Bana bakınca ben değil miyim?
Senin Hatırına
Ey sevgili
Benim sana yaşattığım değil
Senin benimle yaşadıklarını hatırladığın zaman
Dilerim kalbinde pişmanlık duymuyorsundur
Dilerim benimle yaşadığın güzellikler
Benimle yaşadığın çirkinliklerden daha fazla olsun
Ve ben şunu biliyor, inanıyor ve yaşıyorum ki
Sen benimle her ne güzellik yaşamışsan
Bu senin güzelliğindendir, sendendir
Her ne çirkinlik yaşamışsan bu benim kötülüğümdendir
Ve biliyorum eğer Allah beni ölümüden sonra diriltecek olursa
Bu senin kalbinde bana duyduğun sevginin hatırına olacaktır
Ben bu dünyada senin sevginle varolduğum gibi öte alemde de senin sevginle dirileceğim.
Senin sevginden yaşıyorum
Kendi nefsimden öleceğim
Ve yine senin sevginden dirileceğim
Sevmek
Sevgiliyi bir beyaz güvercin gibi avuçlarına alıp okşamak ve yüreğine bastırıp korumaktır.
Ama sevgiliyi daha güzel ufuklar bekliyorsa onu salıvermektir sevmek.
Onun uçsuz bucaksız gökyüzünde kanat çırpışlarından sonsuz haz duymaktır sevmek.
Onun kendinden uzaklaşmasına üzülmek değil, gerçeğe uçmasına, hakikate yaklaşmasına sevinmektir sevmek.
Beni bırakıp nereye gidiyorsun demek değil, gittiğin yerlerde dualarımla seni koruyacağım diyebilmektir sevmek.
Arayacak bir şey olduğunda, bu dünyanın adamısın. Arayacak bir şey olmadığında, senin için "Bu arayıcı kim?1 sorusu önemli olduğunda, işte o zaman dindar bir adamsın. Ben dünya adamıyla din adamını böyle tanımlıyorum. Eğer hala bir şey arıyorsan -belki öbür hayatında, öbür kıyıda, cennette, hiç far etmez- hala dünya adamısın. Eğer arayışın bittiyse ve birden bilinecek tek bir şey olduğunu anladıysan - "Benim içimdeki arayıcı kim? Bu aramak isteyen enerji ne? Kimim ben?"- orada dönüşüm olmuştur.
"Bir zamanlar diyordum ki: Bu Türktür, bu Bulgardır, bu Yunanlıdır. Ben vatan için öyle şeyler yaptım ki patron tüylerin ürperir; adam kestim, çaldım, köyler yaktım, kadınların ırzına geçtim, evler yağma ettim... Neden? Çünkü bunlar Bulgarmış, ya da bilmem neymiş... Şimdi kendi kendime sık sık şöyle diyorum, hay kahrolasıca herif, hay yok olası aptal! Yani akıllandım, artık insanlara bakıp şöyle demekteyim: Bu iyi adamdır bu kötü adamdır. İster Bulgar olsun, ister Rum, isterse Türk. Hepsi bir benim için. Şimdi iyi mi kötü mü yalnız ona bakıyorum. Ve ekmek çarpsın ki, ihtiyarladıkça buna da bakmamaya başladım. Ulan ister iyi ister kötü olsun be. Hepsine acıyorum işte... Boşversem bile bir insan gördüm mü içim cız ediyor. Nah diyorum bu fakir de yiyor, içiyor, seviyor, korkuyor,(...) o da kıkırdayacak ve dümdüz toprağa uzanacak, onu da kurtlar yiyecek... Hey zavallı hey! Hepimiz kardeşiz be... Hepimiz kurtların yiyeceği etiz....
Allah'ım! Ümmetin suskunluğunu Sana şikâyet ediyorum!'
Bırakın savaşçı onuruyla ölelim!
'Allah'ım! Ümmetin suskunluğunu sana şikâyet ediyorum!
Ben ki kocamış bir yaşlıyım. Kurumuş iki elim, ne kalem tutuyor ne de silah!
Sesimle yeri inletecek güçte bir hatip de değilim!
Ben ki saçları ağarmış, ömrümün son demlerinde, türlü hastalıkların