Sen, buluşabildiğimiz ender günlerden birinde, bana gelmiştin. Yaz başıydı; ben bahçede oturmuş rakı içiyordum; sen de —galiba mutluluktan— koşuşturup duruyordun. Sana, yarı şakayla, “Haydi bakalım — bana erik getir” demiştim. Koşup gitmiştin: Bahçede bir erik ağacı olduğunu biliyordun. Epey sonra (hatta, biraz daha gecikseydin, kalkıp sana bakmağa gidecektim), alı al, moru mor, kan-ter içinde geri gelmiştin : elinde bir külah: Manavdan, harçlığının son kuruşuna kadar vererek aldığın erikler... Ağaçta erik yoktu; ama Baban senden erik istemişti... — Ne yapabilirdin ki... Yapman gerektiği için yapabileceğini yapmıştın — işte seni insan yapan da bu.
Öyle ‘insanlar vardır ki, babalan onlardan erik istese, gidip, şöyle bir bakıp, “Ağaçta erik yok” diyebilirler. Böylesi ‘insan’ları tanıdın, biliyorsun.
Ama sen — senin yapabileceğin çünkü yapman gereken tek birşey vardı: Baban’a erik bulmak... Hani masallarda vardı ya — bütün erikler “Kaf Dağı’nın ardında” olsaydı, o zaman sen de bir “Zümrüd-ü Anka kuşu” bulup, sırtına biner, yola koyulurdun...
Ida
@ldaa
·
05 May 02:17
Anımsıyorsundur: Senin için, “Benim kızım insan olacak” demiştim. Sen, benim bu sözümü o anda beynine kazımış, ama yüzüme de hayretle bakmıştın — o hayretini anımsıyorsun, değil mi?
youtu.be/HFoidjBN1Ok
Ayşen Birgör - Akşam Güneşi
Batarken ufuktan
Bir akşam güneşi
Bırakıp gitmiştin
Beni sen, sevgilim
Yıllar yılı oldu, hâlâ
Dönmedin geri
Ne olur, ne olur
Ne olur dön bana
Bak batıyor yine
Akşam güneşi
Akşam güneşi
Aşkımı dillerde
Gözümü yollarda
Kimsesiz bırakan
Şu gurbet ellerde
Bilmiyorum üzerinden kaç sene geçti
Zaman, halen bugünmüs gibi
Herşey gözlerimin önünde
Bir an olsun çıkmıyor aklımdan
İşte, sen oradasın
Son dakika gerçekler öncesinde
Her zaman ki beklediğin köşede
Bir kolunda ki saate, bir çevrene bakarak
Beklediğin son durakta...
Bir anda saate ve çevrene bakmayı bırakmış
Sadece bir yöne odaklanmıştın.
Sonra gözlerimi açıp kapattım
Ve sen gitmiştin..
Sonra gözü yaşlı, içimden
Uğurlu bir şekilde yolun açık olsun, dedim
"Evet, bir baharı hak ettim
Hiç kimseye hiçbir şey borçlu değilim."
Gelmişsin, ne zaman gitmiştin ki
Uğurlamadım giden uğurlanır oysa
Öyle öğrettiler küçükken
"Gidene hoşçakal de" dediler
Bir "hoşçakal" diyemedim hoşça kal.
Sen hep "hoşça kal" istemiştim anlamadın
Bu dünya hoşluğunu kirletmesin istedim