-" Siz daha anne baba olmaya hazır mısınız ki?"dediğinde sinirle gülüp ellerimi yüzümden çektim. -" Sen beni kucağına aldığında buna hazır mıydın anne? Çünkü nedense ben eve gelen yardımcıların ve bakıcıların yüzünü seninkinden daha çok görüyordum. Sabah bırakıp akşam aldığın kreşlerde hep ben sona kalıp saatlerce sizi bekliyordum."
"Herkes bir gün ölecek. Sen de , ben de. Önemli olan ölene kadar nasıl yaşayacağımız."
Reklam
Beni bağışla patron!” dedi. “Ben, Tanrı kemiklerini aziz etsin, dedem Kaptan Aleksi’ye benziyorum! Yüz yaşındaydı; öğleden sonraları çeşmeye giden kızları seyretmek için kapının önüne otururdu. Ama, gözleri bozulmuştu, iyi görmüyordu. Bunun için kızlara şöyle bağırırdı: ‘Sen kimsin, kız?’ ‘Mastrandoni’nin kızı Lenio,25’ ‘Gel kız, sana dokunayım! Gel kız, korkma!’ Kız da kahkahayı basıp yaklaşırdı. Dedem, koca elini kıza uzatır, yavaş yavaş, tatlı ve kudurmuşçasına yoklardı. Sonra da ağlamaya koyulurdu. Bir gün, ‘Neden ağlıyorsun dede?’ dedim. ‘Ne ağlamayım be çocuğum,’ dedi. ‘Ben ki ölüyorum ve bunca güzel kızı arkamda bırakıyorum!..’” Zorba içini çekti: “Ey zavallı dedem,” dedi, “nasıl anlıyorum seni!.. Sık sık oturup düşünürüm! ‘Ah, ah! Olabilse de, bütün güzeller benimle birlikte ölse!’ Ama, o dişi domuzlar yaşayacak, iyi hayat sürecek, sarılacak, öpüşecekler, Zorba da toprak olacak... Çiğneyecekler beni...”
“Hava hattı bir bitsin, bütün ormanı aşağı indirelim, fabrika açalım, sıralar, direkler, kaballama23 kerestesi yapalım, çuvalla para kazanalım, üç direkli bir gemi kuralım, başımızı alıp uzaklıkları arkamızda bırakalım ve dünyayı dolaşalım!” Zorba’nın gözleri parladı; içlerine uzak yerlerin kadınları, kentler, ışıklar, kocaman evler, makineler, vapurlar doldu. “Tüylerim ağardı patron, dişlerim sallanmaya başladı, kaybedecek vaktim yok artık. Sen gençsin, sabredebilirsin; ben yapamam. Vallahi, ihtiyarladıkça yabanileşiyorum! Bir de oturmuş, bana, ne diye bana, insanın ihtiyarladıkça uysallaştığını anlatırlar! İnsanın ateşliliği geçer, ölümü görür ve boynunu uzatıp dermiş ki: ‘Beni kes ağam da, azizleşeyim!’ Ben ise ihtiyarladıkça azıyorum. Boyun eğmiyor, dünyayı yemek istiyorum!”
Durumsal değil de süreklilik arz edecek roller çıktığında sürdüremeyecekseniz en başta bunu ifade edin ve üstlenmeyin. Çünkü yıllar sonra, “Ben artık yoruldum biraz da sen devral”, dediğinizde bu rolleri yerden alacak kimseyi bulamazsınız.
Bu kitapla aramda duygusal bir bağ oluştu.
-Bütün B...nin bildiği bir şeyi sen nasıl bilmezsin? Bu manasız şüpheye gülümseyerek omuzlarımı silktim: -Biliyorsunuz ki ben B...de çok kapalı ve yalnız yaşıyorum. Kimsenin hiçbir şeyine alakadar değilim. Arkadaşım ellerimi tuttu: -Yusuf Efendi, seni ölesiye seviyor, Feride, dedi.
Reklam
Sen yalnızlığı bilmezsin. Ben mi bilmem. Bu yalnızlığı icat eden adam benim be. Yüksek lisansını, mastırını yaptım haberin yok senin. Dünyadaki bütün yalnız ve kederli ve mutsuzlar bana telif ödüyor
Sen biricik ve teksin
“Eğer sen beni evcilleştirirsen, o zaman birbirimize ihtiyacımız olur. Benim için artık bu dünyada sen tek olursun. Senin için de artık bu dünyada ben tek olurum."
Çiy damlasında ışıldar güneş, Kurur çiy damlası. gözlerimde, benimkilerde, ışıldarsın sen ve ben, hayata gelirim ben...
Sayfa 145 - Can Yayınları
Ey kalemim yaz, durmadan yaz. Çünkü sen özgürsün. Sen esir Abdullah Galip Bergusi'sin. Faidenin eşi, Tala, Usame ve Safa'nın babası; Raif, Muhammed, Rim ve Fâi- de'nin kardeşisin; Safa'nın ve Kassam'ın oğlusun. Ne olur- sun ey kalemim, yaz ve beni anlat. Çünkü ben, İslâm'ın ve Kassam'ın oğluyum.
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.